16 Temmuz 2014 Çarşamba

Knight Online özel sayısı!


MMORPG tarihinin en uzun soluklu oyunlarından ve Türkiye’de en çok oynanan free-to-play oyunlardan Knight Online için LEVEL editörleri tarafından hazırlanan özel sayı 17 Temmuz itibariyle bayilerde.82 sayfalık dolu dolu içeriğinin yanı sıra Knight Online posteri ve 45 TL’lik promo kodu ile beraber gelen özel sayı, Knight Online‘a dair birçok konu hakkında içerik barındırıyor. İşte başlıklar:- Türkiye’de Knight Online
- Röportaj, Sean Lee (NTTGame CEO’su)
- Knight Online Başlangıç Rehberi
- En İlginç 10 Olay
- Röportaj, Serhan Kazar (NTTGame Türkiye ve Avrupa Proje Sorumlusu)
- Knight Online Rehberi
- Knight Online Turnuvaları
- Community
- Müşteri Destek Sistemi
- ICS (Kimlik Doğrulama Servisi)
- Röportaj, Knight Online ile Gelen Mutluluk
- Kingdom Online
- Kod Kullanım Rehberi
- 45 TL değerinde promo kodu
- Knight Online posteri



Knight Online özel sayısı!

Google Play'in yeni tasarımı ortaya çıktı!


Android’in uygulama mağazası Play Store, şu anki haliyle oldukça kullanışlı, ancak daha iyi görünmemesi için bir neden yok. ‘in ortaya çıkardığı ekran görüntüleri ise, Play Store’un yakında ‘ın “” tasarımına uyarak çok daha iyi görünebileceğini gösteriyor.Ekran görüntülerinde görsellerin ön plana çıktığı, indirmek üzere olduğumuz içeriğin türünün simgelerle belirtildiği gözleniyor. Yeni düzen henüz kusursuz değil, örneğin kaydırmaya sıkça başvurmanız gerekiyor ve bazı işlevler altta gizli kalıyor. Ancak güncelleme henüz tamamlanmadığından bu durum oldukça normal.Yeni mağazanın ne zaman kullanıma sunulacağı şimdilik bilinmiyor.



Google Play'in yeni tasarımı ortaya çıktı!

iPhone 6'nın bu modelinde üretim sorunu var!


Önde gelen bir Apple analistinin iddiasına göre iPhone 6‘nın büyük modelinde ciddi üretim sorunları yaşanıyor. Sorunların Apple’ın iPhone 6′nın bu modelinin çıkışını geciktirmesine yol açabileceği ileri sürülüyor. analisti Ming-Chi Kuo‘nun araştırma notunda yer alan bilgilere göre Apple, 4.7 inç’lik iPhone 6′nın üretiminde yaşadığı zorlukları 5.5 inç’lik modelde çok daha yoğun olarak yaşıyor. Analist, “” söylüyor.Apple’ın hücre-içi ekran paneli ve metal kasayla ilgili üretim sıkıntıları yaşadığı söyleniyor. Bunun yanında Kuo’dan alıntı yapan ‘a göre 5.5 inç’lik modelin safir cam gövdesi, “.” Kuo, internette dolaşan safir cam gövdeli 4.7 inç’lik iPhone 6 görüntülerine rağmen, sadece 5.5 inç’lik modelde safirin kullanılacağına inanıyor.iPhone 6′nın 5.5 inç’lik modelinde üretim sıkıntıları yaşandığına dair raporlar, daha önce de ortaya çıkmıştı. Ancak Bloomberg, geçen ayki raporunda iki modelin üretiminin de bu ay başlayacağını söylemişti.



iPhone 6'nın bu modelinde üretim sorunu var!

Windows 8.1'in Başlat Menüsü sızdı!


Microsoft‘tan sızan bir ekran görüntüsü, Dünya Kupası final maçı sırasında gözden kaçmak üzereydi, ancak resimdeki bir detay buna engel oldu. İddialara göre görüntüde Windows 8.1′e yakında geri dönüş yapacak olan Başlat Menüsü kendini gösteriyor.Microsoft, Başlat Menüsü’nün geri döneceğinin sözünü Nisan ayındaki konuşmasında vermişti. O tarihten bu yana birçok sızıntı yaşansa da, yeni Başlat Menüsü’nün tam olarak nasıl görüneceğinden emin değildik. Nisan’daki geliştirici konferansında Microsoft, kısa bir süre de olsa aşağıdaki görüntüyü göstermişti; ancak bunun bir konsept mi, yoksa gerçek Başlat Menüsü mü olduğunu bilmiyorduk.Bugün sızan görüntü ise, ilk gördüğümüz görüntünün gerçek olduğunu doğrular nitelikte. Ancak  gibi görüntülerin Photoshop oyunu olduğunu düşünenler de var.Görüntü gerçek olsun veya olmasın, Microsoft’un kullanıcılarından gelen tepkilere kulak verdiğini görmek şaşırtıcı ve güzel.



Windows 8.1'in Başlat Menüsü sızdı!

Hollanda soykırım suçlusu

Bosna Hersek’in Srebrenitsa kentinde 1995 yılının Temmuz ayında işlenen soykırımda öldürülen 8 bin Boşnak erkeğin sorumluluğunu üstlenmesi için kurban yakınları tarafından Hollanda’da açılan davada mahkeme, Hollanda‘yı kısmen suçlu buldu.


Srebrenitsa Anneleri Derneği’nin Hollanda aleyhine 2007 yılında açtığı davanın duruşması bugün Lahey Bölge Mehmekesi’nde yapıldı. Davanın karar duruşmasına Srebrenitsa’da yakınlarını kaybeden anneler ile çeşitli Boşnak derneklerinin temsilcileri katıldı.


Mahkeme kararında, Srebrenitsa’nın işgali sırasında BM bünyesinde görev yapan Hollandalı tabura sığınan 300 sivil Boşnak’ın Sırp askerlerine teslim edilmesinden dolayı Hollanda’yı suçlu buldu. Mahkeme kararında, “Hollandalı tabur, Sırplar’a teslim edilen 300 kişinin öldürüleceğin öngörmesi gerekirdi” ifadesine yer verdi.


Srebrenitsa kentinde 1995 yılının Temmuz ayında işlenen soykırımda öldürülen 8 bin Boşnak erkeğin sorumluluğunu üstlenmesi için kurban yakınları tarafından Hollanda’da açılan davada mahkeme, Hollanda’yı kısmen suçlu buldu.


Kararın ardından Srebrenitsalı kurban yakınlarının avukatı Semir Guzin muhabirine yaptığı açıklamada, Lahey’deki mahkeme kurban yakınlarının taleplerini kısmen kabul ettiğini belirterek, “Hollanda’nın, Birleşmiş Milletler Barış Gücü bünyesinde görev yapan askerlerinin, Potoçari’deki karargahına sığınan ve daha sonra Sırplar’a teslim edildikten sonra katledilen yaklaşık 300 kişinin ölümünden sorumlu tuttuğunu” ifade etti.


Guzin, ‘’Mahkeme böylece soykırım kurbanlarını farklı kategorilere böldü. Talebimizi kısmen kabul ederek Hollanda’yı sadece katledilen 300 kişiden sorumlu tuttu. Bu insanlar Hollandalı askerler tarafında 13 Temmuz’da Sırp askerlere teslim edilmişti. Potoçari’deki Hollandalı taburun etrafına gelen ve daha sonra katledilen binlerce insan için mahkeme maalesef Hollanda’yı sorumlu tutmadı” diye konuştu.


Bu karardan memnun olmadıklarını ifade eden Guzin, yasal çerçeve içerisinde kararı temyize götüreceklerini söyledi.


Bosna’daki savaş sırasında BM’nin koruması altında olan Srebrenitsa, 11 Temmuz’da 1995 yılında Sırp general Ratko Mladiç’in başında olduğu Sırp birliklerince işgal edildi. BM bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlere sığınan çok sayıda Boşnak Hollandalı askerler tarafından Sırplar’a teslim edilmişti. Sırplar’a teslim edilen Boşnaklar’ın önemli kısmı götürüldükleri ormanlık alanlarda ve depolarda katledilmişti. Srebrenitsa’da yaşananlar Avrupa Parlamentosu ve BM tarafından daha sonra soykırım olarak kabul edildi. Soykırımı gerçekleştiren Bosnalı Sırplar’ın eski komutanı Ratko Mladiç’in ise Lahey kentinde eski Yugoslavya için kurulan savaş suçları mahkemesinde yargılanması devam ediyor.


 


 



Hollanda soykırım suçlusu

AA ekibine roketli saldırı

Suriye’nin Halep kentinde varil bombası atılan bölgeye giden Anadolu Ajansı ekibinin de içinde bulunduğu araça saldırı düzenlendi.


ekibi, Halep’te muhaliflerin denetimindeki Muyesir bölgesine atılan varil bombalı saldırıyı görüntülemeye giderken havan topu ve roketli saldırıya uğradı. Saldırıda, ekibe mihmandarlık eden Ahmed Ebu Raşha yaşamını yitirdi.


Saldırıda Foto Muhabiri Salih Mahmud Leyla ve Ahmed Muhammed Ali, yara almadan kurtuldu. Salih Leyla, araçlarının doğrudan hedef alındığını fakat roketin mihmandarın aracına isabet ettiğini anlattı. 


Salih Leyla, Esed rejiminin saldırılarında sivil halkı hedef aldığını, dünya kamuoyuna bunu aktardıkları için kendilerinin ve aktivistlerin de hedef haline geldiklerini söyledi.



AA ekibine roketli saldırı

Cumhurbaşkanı olursam önüme gelen her yasaya bakacağım

Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Ben cumhurbaşkanı olursam, önüme gelen her yasaya bakacağım. Orada işçinin hakkı ihlal ediliyorsa, orada sadece paranın, kapitalist sermayenin kıymeti biliniyor, emekçinin alın terinin kıymeti bilinmiyorsa, orada işçinin hakları elinden alınıyorsa, asla, tereddüt etmeden aynı dakikada yasayı veto ederim, parlamentoya geri gönderirim” dedi.


Darıca ilçesinde düzenlenen açık hava toplantısında konuşan Demirtaş, dört kişilik bir ailede açlık sınırının bin 700 lira olduğu bir ortamda, insanların bin 200, bin 300 liraya köle gibi çalıştırıldığını söyledi.


 İşçilerin, sendika üyesi olduğu için, zam istediği için işten atıldığını, bir çoğunun sosyal güvencesinin ve iş güvenliğinin olmadığını belirten Demirtaş, atölyelerde, tersanelerde, fabrikalarda, madenlerde hergün işçilerin katledildiğini savundu.


Demirtaş, Çankaya hasretiyle koltuk sevdasıyla bu çalışmaları yürütmediklerini vurgulayarak, şöyle konuştu:


“Türkiye’nin her yerinde ezilenler var, yoksullar var, emekçiler var, işçiler, memurlar, esnaflar, köylüler çiftçiler var. Kürt de var Türk de var. Arap da var, Çerkez de, laz da, Ermeni de var. Alevi de, sünni de var. Ama hepimizin ortak bir noktası var. Bu Vatan, bu topraklar hepimizin ve biz kendi topraklarımızda insan gibi özgürce, onurluca, eşitçe, adil bir gelecek yaratmak istiyoruz. Biz bu hayalle yollardayız. 


Biz öyle bir cumhurbaşkanı olsun istiyoruz ki, parlamentoda çıkarılan yasalar kanunlar eğer işçinin emekçinin memurun çiftçinin aleyhine olursa, Çankaya’da o yasayı tereddütsüz veto edecek, geri gönderecek bir cumhurbaşkanı olsun istiyoruz. İşçiden, emekçiden çalışandan yana bir cumhurbaşkanı olsun istiyoruz.”


- “Artık Çankaya, hükümetin onay mevkisi olmayacak”


Demirtaş, kendi anlayış ve düşüncelerini Çankaya’ya taşıyacaklarını  dile getirerek, meclisin çıkardığı yasalara önce bu yönüyle bakacaklarını kaydetti.


“Ben cumhurbaşkanı olursam, önüme gelen her yasaya bakacağım” diyen Demirtaş, “Orada işçinin hakkı ihlal ediliyorsa, orada sadece paranın kapitalist sermayenin kıymeti biliniyor, emekçinin alın terinin kıymeti bilinmiyorsa, orada işçinin hakları elinden alınıyorsa, asla, tereddüt etmeden aynı dakikada veto ederim, parlamentoya yasayı geri gönderirim. Çünkü emek bizim için kutsal bir değerdir” ifadesini kullandı.


Demirtaş, cumhuriyet tarihi boyunca Çankaya’da emekçiden, ezilenden, halktan yana bir cumhurbaşkanının olmadığını belirterek, patronların ve büyük sermayedarların, uluslararası şirket sahipleri ve parasını koyacak yeri olmayanların kendi yasalarını parlamentodan istediği gibi çıkardıklarını, Çankaya’nın da onların hepsini noter gibi onayladığını söyledi.


Taşeron işçiler yasası, sendikasızlaştırma yasası ve iş güvenliği yasasının sorgulanmadan onaylandığını anlatan Demirtaş, “Artık Çankaya, parlamentonun da hükümetin de onay mevkisi olmayacak. Çankaya’da bütün ezilen kimliklerin, bütün ezilenleri temsilen bir irade olacak” dedi.


-  “Tıpış tıpış gideceksiniz’ demiyorum”


Demirtaş, seçimin demokratik ve adil olmadığını ifade ederek, “Bir tarafta parasını, pulunu devletin bütün imkanlarını harcayan, bir tarafta da halkın öz gücüyle seçim çalışması yürüten biz varız. Benim bu seçim kampanyasında en büyük desteğim devletin parası, valisi, hazine yardımı TRT’si değil, şu gördüğünüz anaların duasıdır” şeklinde konuştu. 


Herkesin seçimlerde oy kullanmasını isteyen Demirtaş, “Oy kullanmaya ‘tıpış tıpış gideceksiniz’ demiyorum. ‘Şevkle, heyecanla, onurla ve gururla gideceksiniz’ diyorum” ifadesini kullandı.


Onurlu bir mücadelenin temsilcisi olduğunu belirten Demirtaş, şunları kaydetti:


“Bütün ezilen halkları madem bu seçim kampanyasında Çankaya’ya taşıyacağız, o halde Kürt, Türk demeden, alevi, sünni demeden el ele verip bu seçim kampanyasını da birlikte götüreceğiz. Göreceksiniz herkesi şaşırtan sonuçlar ortaya çıkaracağız. Çankaya yollarının birileri için kolay olmayacağını söylemiştim, şimdi tekrar ediyorum. Çankaya’da koltuk hayalleri kuranlar, o koltuk size kolay kolay yar olmayacak.”



Cumhurbaşkanı olursam önüme gelen her yasaya bakacağım

Irak Cumhurbaşkanlığı makamı Kürtlerin olmalıdır

BAĞDAT () - Irak Başbakanı Nuri Maliki, Irak Cumhurbaşkanlığı makamının “Kürtlerin olması gerektiğini” söyledi. 


Maliki, haftalık konuşmasında, Irak’ın bölünmesi durumunda ateşin komşu ülkelere de sıçrayacağını belirterek, “Bölünme durumunda sadece Irak coğrafyası parçalanmayacak, kaynakları ve zenginliği de bölünecek. ​Irak’ı bölme senaryoları başarısız olacaktır.”


Bazı bakanlıkları ve makamları vekaletle yürütmelerinin, siyasi tarafların anlaşmazlığından kaynaklandığını belirten Maliki, Irak’taki siyasi sürecin yürütülmesine ilişkin bazı tarafların, kendileriyle anlaşmaya yanaşmadığını savundu.


Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Maliki, şunları söyledi:


“Irak Cumhurbaşkanlığı makamı Kürtlerin olmalıdır. Cumhurbaşkanı en kısa sürede seçilmelidir. Bu post için seçilecek Kürt adayı, yetkin bir şahsiyet olmalıdır. Seçilecek Cumhurbaşkanı ve Parlamento Başkanı, Irak’ın parçalanmasını ve bölünmesini engellemelidir.”



Irak Cumhurbaşkanlığı makamı Kürtlerin olmalıdır

Dengeli politika izleyen yegane ülke Türkiye

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Türkiye’nin bölgede dengeli politika izleyen, mezhepçi politikalardan uzak duran yegane ülke olduğunu belirterek, “Kimse bizi Sünnicilik yapmakla suçlayamaz. Kesinlikle böyle bir politikamız bugüne kadar olmadı” dedi.


İşler, A Haber televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve “diktatörlük tartışmaları” hatırlatılarak, değerlendirmesi sorulması üzerine İşler, Kılıçdaroğlu’nun çoğu zaman akla ziyan açıklamalar yaptığını belirtti.


CHP Genel Başkanının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı uzun zamandır diktatör olmakla suçladığını hatırlatan İşler, “Gerekçeniz ne? Gerekçe yok ortada. Ama kendisinin bu cumhurbaşkanlığı aday belirleme sürecine baktığımız zaman ve aday belirlendikten sonra son günlerdeki tavırlarına baktığınız zaman kendisinin ne kadar diktatör olmaya aday olduğunu da çok net şekilde ortaya koydu. Milletimiz de bunu çok net bir şekilde gördü” diye konuştu. 


Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında kendi tabanını bir arada tutabilmek için adeta talimat verir gibi ‘Tıpış tıpış gideceksiniz’ söyleminde bulunduğunu ifade eden İşler, şunları söyledi:


“Kılıçdaroğlu bir acziyet, çaresizlik içerisinde. Ne yaptığının farkında olmadığını düşünüyorum. Çatı aday meselesiyle aslında siyaseten intihar etmiştir. Bunun şu anda acısını yaşıyor. Ondan dolayı da dün yaptığı açıklamalar, ‘Demokrasiye inananlarla inanmayanlar arasında geçecek’ şeklinde bir söylemle tabanını bir arada tutmak ve tabanını sandığa götürme çabası ve gayreti içerisinde. Bunu yaparken de 10 Ağustos’tan sonraki kendi siyasi geleceğini düşünerek bu hareketlerde bulunuyor. Kılıçdaroğlu’nun bu güne kadar sergilemiş olduğu tavırlar diktatörlüğe gayet eğimli olduğunu, grupta daha önce kendisine itiraz eden birisi olduğu zaman ‘Atın bu adamı dışarı’ şeklindeki tavırlarıyla bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Aslında bu yadırganacak bir tavır da değil doğrusu. CHP’nin geçmişine baktığımızda, Kılıçdaroğlu’nun bugün sergilemiş olduğu tavırlar CHP’nin geçmişinde olan tavırlar ve herkes tarafından da bilinen tavırlar.”


- “Aday profilleri ortada”


AK Parti olarak cumhurbaşkanı seçimine odaklandıklarını dile getiren İşler, sahadaki durumun da güzel olduğunu söyledi. “Sayın Başbakanımız yüzde 55′in altına düşmeyerek ilk turda büyük bir farkla cumhurbaşkanı olarak seçilecek” diyen İşler, kamuoyu yoklamalarında bu oranın daha da yukarı çıkmaya başladığını söyledi.


Aday profillerinin de ortada olduğunu belirten İşler, “Hani ‘Eşit şartlarda yürütülen bir kampanya yok’ gibi bir takım ifadeler kullanılıyor, doğrusu adaylara baktığımız zaman evet, eşit şartlarda bir adaylık yarışı olmadığını ben düşünüyorum. Bir tarafta dünyaya mal olmuş, 12 yıl başbakanlık yapmış, karizması, vizyonu ortada başarılarla dolu siyasi geçmişi olan bir lider var, diğer tarafta da işte iki aday var, onların da durumu ortada. Dolayısıyla şartlar Sayın Başbakanımızın lehinde” ifadesini kullandı 


- “Gazze’de insanlık trajedisi yaşanıyor”


İsrail’in Gazze‘ye yönelik saldırılarına ilişkin sorular üzerine İşler, Gazze’de insanlık trajedisinin yaşandığını belirtti. İnsanların evlerinde bombalandığına dikkati çeken İşler, yüzlerce sivilin öldüğünü söyledi.


İsrail‘in Gazze’yi pervasızca bombaladığını ifade eden İşler, “İsrail bu yapmış olduğu hareketle, özellikle de Müslümanların bu mübarek ramazan ayında, acımasızca, hunharca insanları katletmesi doğrusu İslam dünyasında bir infiale sebep oldu” dedi.


İşler, İsrail’in saldırılarını şiddet ve nefretle kınadıklarını belirterek, şunları kaydetti:


“İsrail’in bu pervasız tavırları konusunda Türkiye, hükümet olarak tavrımızı çok net bir şekilde her zaman ortaya koyduk. Türkiye olarak biz Filistin davasının yanında olduğumuzu, Filistinlileri desteklediğimiz ve Filistin meselesi olduğu zaman taraf olduğumuzu çok net bir şekilde ortaya koyduk. Geçmişte Filistin davasını destekledik, bugün de destekliyoruz ve gelecekte de masum Filistin halkının her zaman yanında olacağız ta ki Filistin devleti kurulana kadar. Barış sürecinin de bir an önce harekete geçirilerek sonuçlandırılmasını temenni ediyoruz.”


- “Sürekli uyardık, taraflarla görüştük”


Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde İstanbul’da  düzenlenecek ve İslam alimlerinin katılacağı “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi” toplantısına yönelik değerlendirmesi sorulması üzerine İşler, Şii-Sünni İslam alimlerinin bir araya gelerek İslam dünyasındaki bölünmüşlük konusunu masaya yatıracaklarını söyledi.


Irak’ta izlenen mezhepçi politikaların Irak‘ı getirdiği noktayı herkesin gördüğünü ifade eden İşler, şunları söyledi:


“Türkiye olarak bizler AK Parti döneminde sürekli olarak bu mezhepçi politikalar izlenmesin diye, ABD 2003′te Irak’a müdahil oldu ondan sonra Irak’ta Şii mezhepçi politikalar izlenmeye başladı, bu konuda biz sürekli uyardık, taraflarla görüştük. ‘Bunu yaparsanız ileride büyük sıkıntılar yaşanır’, gerekli uyarılarda bulunduk ve Türkiye olarak herkese eşit mesafede durduk. Bütün Sünni liderlerle Şii liderlerle herkesle defaatle bir araya geldik. Burada bir araya geldik, Irak’a gittiğimizde yine hepsiyle görüşmeler yaptık. Hiçbir zaman sadece tek tarafla görüşmeler yapmadık. Bu bölgede sadece dengeli politika izleyen, mezhepçi politikalardan uzak duran yegane ülke Türkiye. Şimdi bu yaşanan acılar hepimizi yaralıyor. Bundan dolayı da Türkiye olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız hemen devreye girdi, 8 dilde bildiri yayımlandı ve bu mezhepçi politikaların İslam dünyası için felaket olacağının altı çizildi. Özellikle Irak’ta yaşanan olaylara baktığımızda bir an önce bu olayların masaya yatırılması gerekmekte. Bunu yapabilecek, böyle bir toplantıyı düzenleyebilecek bölgedeki yegane ülke de Türkiye. Bu bizim geçmişte ne kadar dengeli politikalar yürüttüğümüzün de bir  göstergesi. Kimse bizi Sünnicilik yapmakla suçlayamaz. Kesinlikle böyle bir politikamız bugüne kadar olmadı. Bundan dolayı da biz çağrıda bulunduğumuz zaman İslam dünyasının her kesiminden, bölgesinden 100′ün üzerinden alimle yarın Sayın Başbakanımızın da katılacağı bu toplantıyı yapacağız.”


- Başbakan’dan Alevi önderlerine iftar


Başbakan Erdoğan’ın Alevi önderleriyle iftar yapıp yapmayacağının sorulması üzerine İşler, “Allah nasip ederse Sayın Başbakanımız pazartesi akşamı Ankara’da Alevi önderleriyle bir araya gelecek. Bir iftar yemeğinde buluşup ardından da bir istişare toplantısı yapılacak. Bu toplantının ülkemiz açısından hayırlara vesile olacağını düşünüyorum” ifadesini kullandı.


Eski Türkiye’de aralarında Kürtlerin, Alevilerin olduğu pek çok kesimin ötekileştirildiğini belirten İşler, AK Parti döneminde söz konusu kesimlere ilk defa devlet elini uzatan hükümet olduklarını vurguladı.


- “Demirtaş hayal görüyor”


 Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın  “Ben cumhurbaşkanı seçilirsem ve Sayın Erdoğan, Başbakan olursa Allah onun yardımcısı olsun çünkü demokrasi ve çoğulculuğu öğrenecek” açıklamaları ile vizyon belgesindeki Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din derslerinin kaldırılması başlıklarına ilişkin görüşü sorulan İşler, “Demirtaş öncelikle hayal görüyor” yanıtını verdi.


“Cumhurbaşkanı olma şansının sıfır olduğunu o da biliyor onun için böyle sert açıklamalarda bulunabilir” diyen İşler, Demirtaş’ın bu ifadelerinin “reklam amaçlı olduğu” değerlendirmesinde bulundu.


Demirtaş’ın açıklamasıyla eski Türkiye’de kaldığının mesajlarını da verdiğini ifade eden İşler, “Yeni Türkiye’de artık cumhurbaşkanı makamı ile hükümet makamının çatışmaması gerekiyor. Bir çatışma da olmayacak. Önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasında gayet uyumlu bir yönetim olacağını düşünüyorum” dedi.


Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması meselesinin 70, 80 ve 90′lı yıllarda tartışılan bir konu olduğunu hatırlatan İşler, “Bu tartışmaların geride kaldığını düşünüyorum. 21. yüzyılda bu tür taleplerle ben doğrusu çok karşılaştığımı hatırlamıyorum. Genelde 20. yüzyılda, 90′larda ve 80′lerde bu tartışmalar oldu ve bitti” ifadesini kullandı.


İslam dünyasına bakıldığında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir teşkilatın olmadığını bildiren İşler, “Orada durumlar bizimle karşılaştırıldığında daha iyi mi yoksa daha mı kötü diye baktığımız zaman Türkiye’nin bu Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunun Türkiye için bir avantaj olduğunu düşünüyorum” görüşünü paylaştı.


Başkanlığın yurt genelinde din hizmetleri alanında vazifelerini çok iyi yerine getirdiğini belirten İşler, şu açıklamalarda bulundu:


 “Din derslerinin kaldırılması meselesi, bu millet Müslüman bir millet. Bu milletin çocuklarına okullarda dinini öğretmeyip de nerede öğreteceksiniz. Laik batı dünyasında din dersleri yok mu? Ana sınıfından kiliseye götürülmeye başlıyor insanlar, ilkokullarda götürülüyor. Peki neden Türkiye’de din dersi okutulduğu zaman bu, sıkıntı yaratıyor. Bilakis milletin büyük bir talebi de var, dinini öğrenme konusunda. Eğer siz bu kanalları kapatırsanız o zaman farklı kanallardan, farklı kaynaklardan bu insanlar beslenmek durumunda kalabilir. Özellikle İslam dünyasına baktığımız zaman bazı aşırı akımların olduğu bir dönemde bu talebin ortaya konulmasını ben çok doğru bulmuyorum.”


- DDK’nın “Madımak Olayı”na ilişkin raporu 


Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) “Madımak Olayı”na ilişkin raporuna dair değerlendirmesi sorulan İşler, “Olay yaşanırken otelin önüne hiçbir güvenlik tedbiri alınmıyor, göstere göstere otel yakılıyor, ateşe veriliyor. Güvenlik kuvvetleri, yetkililer nerede? Yoklar. Burada o olay yaşanıyor, pek çok ölümler, acılar yaşandı ardında bu olayda ihmali olan kimse sorgulanmamış, kimse hesap vermemiş” diye konuştu.


Eski Türkiye’de bir takım ihmallerin olduğunu, olayların yaşandığını ancak faillerinin meçhul kaldığını, kimsenin bunlardan hesap sormadığını belirten İşler, “O olay yaşandığı zaman iktidarda kim vardı? DYP-SHP hükümeti. Ciddi bir ihmal söz konusu olduğunu herkes kabul ediyor ama en kötüsü de eski devlet refleksiyle devlet görevlilerinin hesap vermemesi, sorgulanmaması, yargı önüne çıkarılmaması da gerçekten trajikomik bir olaydır” dedi.


Bununla ilgili hukuki bir sürecin başlayıp başlamayacağının, sorumluların yargı önüne çıkarılıp çıkarılmayacağının sorulması üzerine İşler, “Yargı bağımsız bir kurumdur. Elbetteki bu rapordan hareketle onların da bir tavrının olması gerekiyor onu da bekleyip göreceğiz” karşılığını verdi.


İşler, Ayasofya’nın ibadete açılmasına yönelik taleplerin hatırlatılması üzerine, bu konunun şimdilik gündemlerinde bulunmadığı yanıtını verdi.



Dengeli politika izleyen yegane ülke Türkiye

Hüseyin Aygün'e haciz şoku

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün polise hakaret ettiği iddiasıyla kınama cezası aldığı davanın masraflarını ödemediği gerekçesiyle maaş ve özel arabasına haciz kondu.


Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde 8 yıl önce terör örgütü PKK’nın bombalı ve silahlı saldırısı neticesinde yaralanan 2 çocuk babası polis memuru Çetin Çelebi (42), CHP Milletvekili Hüseyin Aygün hakkında avukat olan kardeşi Saygun Çelebi vasıtasıyla dava açtı. Balıkesir’in Susurluk ilçesinde polis memuru olarak görev yapan 18 yıllık polis Çetin Çelebi, geçen yıl 30 Ocak’taki meclis toplantısında, polislere hakarette bulunduğu iddiasıyla Vekil Aygün’den 10 bin TL’lik manevi tazminat talebinde bulundu.


Yapılan yargılama sonunda Susurluk Asliye Hukuk Mahkemesi, davalı Milletvekili Aygün’e davacı polis memuruna tazminat ödemek yerine, Borçlar Kanunu’nun 58/2 maddesi uyarınca bu davranışının kınanmasına hükmetti. Ve hakim, bu kınama metninin, Türkiye genelindeki en yüksek tirajlı bir gazetede olması gerektiği hususunu da ekledi.


Kararın ardından Avukat Çelebi, yaklaşık 5 bin liralık yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin ödenmesi için icra takibi başlattı. Milletvekili Aygün’ün buna rağmen 7 gün içinde parayı ödemediği belirlendi. Bunun üzerine Avukat Saygun Çelebi, Bursa 15. İcra Müdürlüğü’ne müracaat ederek milletvekili Aygun’ün maaşına ve özel aracına haciz kondurdu.


Kararı değerlendiren Avukat Çelebi, şöyle konuştu: “Haciz kararından sonra Milletvekili Aygün’ün dava masraflarını ödememesi halinde otomobili yakalanarak yediemine teslim edilecektir. Ayrıca, milletvekili maaşına da haciz konmuştur.”


Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun geçen sene 30 Ocak’taki toplantısında konuşan Aygün’ün tüm polis teşkilatı ve polisleri ağır şekilde rencide eden ifadeler kullandığını öne süren Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Milletvekili Aygün, bu açıklamanın ardından birçok kesimden tepki görmüş, buna rağmen en ufak bir nedamet dahi göstermemiştir. Davalı vekil, polis mesleğine mensup kişiler hakkında basına açık komisyon toplantısında ‘Hayır, eşek demedim. Eşya dedim arkadaşlar. Eşek en azından işimize yarıyor’ şeklindeki ifadesiyle bu meslek mensuplarını hiçbir işe yaramaz, eşekten daha değersiz olarak nitelendirmek suretiyle müvekkilimiz ve tüm polislere ağır bir şekilde hakaret etmiştir.”



Hüseyin Aygün'e haciz şoku

İhsanoğlu'nun bugünkü durağı Gaziantep

CHP ve MHP’nin cumhurbaşkanı adayı gösterdikleri Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında Gaziantep’e geldi.


Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Gaziantep Havalimanı’nda CHP ve MHP İl teşkilatı üyeleri tarafından coşkulu bir şekilde karşılandı. Kalabalık bir konvoyla Gaziantep’e giriş yapan İhsanoğlu, seçim otobüsünden halkı selamladı. Yoldaki vatandaşlar ise İhsanoğlu’na sevgi gösterilerinde bulundu.


İhsanoğlu, ilk olarak Gaziantep’in kurtuluş mücadelesinde şehit düşen Molla Mehmet Karayılan’ın mezarını ziyaret ederek dua okudu. İhsanoğlu, Karayılan’ın mezarı başında yaptığı konuşmasında şehitlere minnettar olduğunu belirterek, “Böyle bir aziz hatıranın şehidimiz ve kahramanımızın ailesiyle torunlarıyla, nesli ile tanışmak herhalde büyük bir şereftir. Bu Vatan bugün bu şekilde duruyorsa, bağımsızsa, başı eğik değilse başı dikse bayrağımız her yerde dalgalanıyorsa Molla Mehmet gibi şehitlerimiz sayesinde olmuştur. Onun için biz bu şehitlere her zaman minnettarız” dedi.


Kuran-ı Kerim’de şehitlere ölü denilmemesi gerektiğini belirten ayetten örnek veren İhsanoğlu, “Biraz önce Kuran-ı Kerim’den okuduğum ayeti kerimede diyor ki ‘Allah yolunda ölenleri sakın ölü sanmayınız onlar Allah nezdinde diridirler ve muteber insanlardır’ Bunlar örneklerden bir tanesi. Molla Mehmet düşmanları tarafından Karayılan diye tabir edilen çünkü onları sokan bine yakın şehidimiz vefat etmiştir. Antep gibi bir yerde işgalci güçlere karşı tabi bu Kuvayi Milliye ruhu tüm ülkemizi ayakta tutan ruhtur. Bugün Türkiye tekrar birlik ve beraberlik ihtiyacında dirlik ihtiyacında bu ruha ve bu dayanışmaya. Türk milletinin tekrar yeniden şahlanması için güçlenmesi için kaybettiği itibarlarına tekrar yeniden kazanması için huzur temini için böyle kahramanlara ihtiyacımız vardır. Bu kahramanlık ruhunun devam etmesine ihtiyacımız vardır” ifadelerini kullandı.


Ekmeleddin İhsanoğlu, Karayılan’ın mezarının ziyaret etmesinin ardından seçim otobüsü ile şehir turu yaptı. İhsanoğlu, şehir turunun akabinde Gaziantep Valisi Erdal Ata’yı makamında ziyaret etti. Gaziantep Valisi Erdal Ata ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirirken İhsanoğlu ise misafirperliğinden dolayı Gazianteplilere ve Gaziantep Valisi Erdal Ata’ya teşekkür etti.



İhsanoğlu'nun bugünkü durağı Gaziantep

Sel evleri yuttu

Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde gece geç saatlerde başlayan yağmur ilçede hayatı durma noktasına getirdi. İlçede sel sularına dayanamayan 20 ev ve 10 ahır yıkıldı.


Uzunköprü ilçesinde yağıştan en çok etkilenen bölgelerden olan Aslıhan ve Dereköy köylerinde taşkınlar yaşandı. Yağmur nedeniyle sular altında kalan Uzunköprü’ye bağlı Aslıhan köyünde ilk belirlemelere göre, 10 ev ve 10 ahır şiddetli yağışa dayanamayıp yıkıldı. Köyde evlerinde mahsur kalan 2 vatandaş ise AKUT ekipleri tarafından botlarla kurtarıldı. Köyde yollar ortadan ayrılırken içme suyu boruları patladı ve halk susuz kaldı.


Sel felaketinin birisi de Uzunköprü’ye bağlı Dereköy’de meydana geldi. Köyde 10 ev sel sularına dayanamayıp yerle bir oldu. Sel sularına evde yakalanan iki vatandaş ise AKUT ekipleri tarafından kurtarıldı. Vatandaşlara yardım amaçlı giden kepçe operatörü de sel sularına maruz kaldı.


Uzunköprü Kaymakamı Kemal Yıldız, sel bölgesine gelerek incelemelerde bulundu. Kaymakam Yıldız yaptığı açıklamada, “Akşam saatlerinde başlayan sağanak aralıksız devam ediyor. Meteoroloji tahminlerine göre, ilçeye 150 kilogram yağış düştü. Köylerimizde ve ilçemizde sel tehlikesi var. Selde zarar gören vatandaşlarımıza devletimiz şefkat kollarını açacak” dedi.



Sel evleri yuttu

Bonzai ikramiyesi arttı

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, özellikle gençler arasında kullanımının artması nedeniyle son dönemde kamuoyunun gündemini yoğun bir şekilde meşgul eden bonzai yakalamasında mevcut ikramiye katsayısının dört katına çıkarıldığını açıkladı.


Bakan Yazıcı, kaçakçılıkla mücadelede etkinliği ve duyarlılığı artırmak amacıyla düzenlenen, kaçak veya kaçak şüphesi ile eşya yakalanması halinde muhbir ve el koyanlara ikramiye ödenmesinde uyulacak usul ve esasları düzenleyen “5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Kaçak Eşya Yakalanması Halinde Muhbir ve El Koyanlara İkramiye Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin” Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini bildirdi.


Yazıcı, yapılan değişikliklerle, ticari eşya, silah ve mühimmat ile uyuşturucu yakalamalarında ihbar edenlere ve yakalayanlara verilen ikramiyeye ilave olarak, ülke ekonomisini ve toplum sağlığını ilgilendiren bandrolsüz yakalamaları ve sahte tütün/alkol ürün ve uyuşturucu madde elde etmek amacıyla ekilen bitkilere ikramiye verilmesi hususunun da düzenlendiğini kaydetti.


Hayati Yazıcı, şunları ifade etti:


“Kaçak akaryakıta verilen ikramiyeler de mevzuatın bir araya getirilmesi gözetilerek bu yönetmeliğe dâhil edildi. Yapılacak ödemeler için, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla ekilen bitki yakalamalarında, bandrolsüz veya sahte tütün/alkol yakalamalarında ve kaçak akaryakıt yakalamalarında ikramiyelerin ödenmesine esas alınacak hususlar belirlendi.


2013 yılında ihbar edenlere 197 bin 360 TL, el koyanlara ise 3 milyon 786 bin 700 TL ödeme yapılmıştı. 2014 yılı ilk altı ayında ise ihbar edenlere 80 bin 570 TL, el koyanlara ise 1 milyon 575 bin 733 TL ödeme yapıldı.


Düzenlemeye göre bir konteyner sahipli sigara yakalamasında (yaklaşık 750 bin paket) muhbire yaklaşık olarak 290 bin TL, sahipli 100 Şişe Viski ( 70cl üstü) yakalamasında muhbire 1.000 TL, 10 dönüm ekili kenevir yakalamasında muhbire 5 bin 780 TL ödeme yapılabilecektir.


Öte yandan, özellikle gençler arasında kullanımının artması nedeniyle son dönemde kamuoyunun gündemini yoğun bir şekilde meşgul eden bonzai yakalamasında mevcut ikramiye katsayısı dört katına çıkarıldı. Bu düzenleme ile başta bonzai olmak üzere her türlü uyuşturucunun yasadışı ticaretinin ve kullanımının engellenerek toplum sağlığının korunması hedeflenmekte.


Bakanlık olarak ekonomimize büyük zararlar veren her türlü kaçakçılıkla mücadeleyi ulusal ve uluslararası düzeyde etkin bir şekilde sürdürüyoruz. Vatandaşların da bu mücadeleye 7 gün 24 saat hizmet veren ve ücretsiz olan Alo 136 Gümrük Muhafaza İhbar Hattının yanı sıra Polis 155 ve Jandarma 156 numaralarına bildirimde bulunarak bu mücadeleye katkıda bulunabileceklerdir”.



Bonzai ikramiyesi arttı

Barajlardaki doluluk oranı

İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 20,71′e düştü.


İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerinden derlenen bilgiye göre, kış aylarının kurak geçmesi, baharda da yeterince yağış düşmemesi nedeniyle yaz mevsiminde barajlarda su miktarı azaldı.


Kente su sağlayan barajlardaki ortalama doluluk oranı yüzde 20,71 olurken, en yüksek su seviyesi ise yüzde 47,97 ile Terkos Barajı’nda bulunuyor.


Kazandere’de yüzde 36,42, Elmalı’da yüzde 33,01, Istrancalar’da yüzde 22,45, Darlık’ta yüzde 19,87, Alibey’de yüzde 19,1, Büyükçekmece’de yüzde 16,07, Ömerli’de yüzde 11,05, Sazlıdere’de yüzde 9,99 ve Papuçdere’de yüzde 7,61 oranında su bulunuyor.


Kente su sağlayan ve toplam 863 milyon 770 bin metreküp su tutma kapasitesine sahip barajlardaki mevcut su hacmi ise bugün itibariyle 179 milyon 885 bin metreküp oldu.


Doluluk oranlarının 2005′ten itibaren karşılaştırmasında da en düşük seviyenin yüzde 20,71 ile bu yıl, en yüksek seviyenin ise yüzde 85,61 ile 2009 yılında oluştuğu görülüyor.


Geçen yıl Temmuz ayında barajlardaki doluluk oranı ise yüzde 74,71 olarak ölçülmüştü.



Barajlardaki doluluk oranı

Sınıra F-16 yönlendirildi

Genelkurmay Başkanlığı, sınıra yaklaşan Suriye helikopterlerine F-16 yönlendirildiğini açıkladı.


Genelkurmay Başkanlığı‘ndan yapılan açıklamada, Türkiye-Suriye hudut bölgesinde ‘Hava Muharebe Devriye Görevi’ icra eden iki adet F-16 uçağının, Suriye’ye ait bir adet MI-8 ve bir adet MI-17 helikopterinin sınırlara yaklaşması üzerine bölgeye yönlendirildiğini belirterek helikopterlerin 2.6 deniz mili kala geri dönerek bölgeden uzaklaştığı kaydedildi.


Açıklamada ayrıca, Türkiye-Suriye hudut bölgesinde ‘Hava Muharebe Devriye Görevi’ icra eden iki adet F-16 uçağının, Suriye’ye ait bir adet MI-17 helikopterinin sınırlara yaklaşması üzerine bölgeye yönlendirildiği kaydedilerek helikopterin sınıra 2.6 deniz mili kala geri dönerek bölgeden uzaklaştığı ifade edildi.



Sınıra F-16 yönlendirildi

DDK'nın

Devlet Denetleme Kurulu (DDK), “Madımak Olayı”na ilişkin raporunda, Sivas Olaylarının tarafı durumunda olan bazı kesimlerin, yürütülen incelemeye karşı çeşitli biçimlerde tezahür eden dirençleri ile karşılaşıldığını kaydetti.


Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde,  DDK’nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 30 Kasım 2012′deki talimatıyla hazırladığı “1-2 Temmuz 1993 Tarihlerinde Sivas İlinde Meydana Gelen ‘Madımak Olayının’ Oluş Şekli, Amacı, Sonuç ve Tesirleri İtibarıyla İncelenmesi”ne ilişkin araştırma ve inceleme raporu yayımlandı. DDK’nın raporunu, 24 Mart 2014′te tamamlayarak Cumhurbaşkanlığına sunduğu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün de 26 Haziran 2014′te onayladığı kaydedildi. 


DDK’nın hazırladığı 1402 sayfalık raporun sonuç bölümünü içeren son 76 sayfasında, tespit ve değerlendirmelere yer verildi.  


Sivas’ta düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal kriz ve 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan hadisenin, münferit bir Hadise olarak görülerek unutulmaya terk edilmemesi gerektiğinin altı çizilen raporda, olayın oluş şekli, idari ve yargısal süreçlerdeki işlemler ve yarattığı sonuç ve tesirlerin tahlil edilmesi gerektiği belirtildi.


Raporda, “Sürekli olarak gerilim ve çatışma üreten Alevi-Sünni farklılığından doğan bir fay hattının varlığının kabulü, bir taraftan toplumsal mutluluğun ve barışın yakalanmasına yönelik olarak toplumsal sorunun çözümü doğrultusunda doğru adımlar atmamızı ve bir yandan da sorunun temsilcilerinin radikalleşmesinin önlenmesini ve bu fay hattı üzerinde derin illegal yapıların ajandalar üretme kapasitesini yok etmeyi sağlayacak bir ortam tesis edecektir” ifadesine yer verildi. 


Başlangıçta “Alevi-Sünni çatışması” olarak değerlendirilmeyen olayların, devlet ve Alevi kolektif hafızalarında “Cumhuriyet karşıtı, şeriatçı bir kalkışma”, Sünni kolektif hafızasında “provokasyon ve komplo sonucunda gerçekleşen bir karanlık olay” gibi nitelemelere maruz kaldığı kaydedildi. 


Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemesi ve olayların üzerinden 20 yıl gibi uzun bir sürenin geçmiş olmasının bazı bilgi ve verilere ulaşılmasında güçlük yarattığına dikkat çekilen raporda, “Soruşturma safhalarında delillerin toplanmasına ilişkin yetersiz uygulamalar, bilgisine başvurulan kişilerin olayları hatırlamakta güçlük çekmesi, sürece tanıklık eden bazı kişilerin vefat etmiş olması ve arşiv mevzuatı gereği saklama yükümlülüğünün sona ermiş olması gibi nedenler, söz konusu dönemde yaşananların tam olarak tespit edilememesine ve bir kısım bilgi ve belgeye erişilememesine sebep olmuştur. Sivas Olaylarının tarafı durumunda olan bazı kesimlerin, Devlet Denetleme Kurulu tarafından yürütülen incelemeye karşı çeşitli biçimlerde tezahür eden dirençleri ile karşılaşılmıştır” tespitine yer verildi. 


Olayın ardından yapılan incelemelerde her kurumun kendi bakış açısından olayı incelediği, olayın bütüncül olarak ele alamadıklarına vurgu yapılan raporda, “Bu itibarla, özellikle bazı kritik mağdur ve tanıkların ifadesine başvurulması konusunda yetersiz kalınmıştır. Nitekim, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticilerinin çalışmaya ve çalışmanın yürütülmesine karşı göstermiş oldukları direnç nedeniyle bazı kişilerin bilgisine başvurulamamıştır” denildi. 


-Kronolojik değerlendirme zorunlu


Raporda, Sivas’ın, pek çok topluluğun, kavimlerin yerleştiği ve dinleri, inanışları, örf ve adetleriyle kültür çeşitliliği oluşturduğu bir yerleşim merkezi olduğu, ve bu çerçevede, Sivas’ta Alevi ve Sünni nüfusun yüzyıllardan beri bir arada yaşadığı, zaman zaman ise 1978 Sivas Olayları gibi mezhep farklılığının ön plana çıkarıldığı toplumsal olayların meydana geldiği anımsatılarak, gerek 1993 yılının ilk yarısında Türkiye genelinde yaşanan bazı hadiseler ile IV. Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin hazırlık ve başlangıç safahatında yaşanan gerginliği artırıcı gelişmelerin kronolojik olarak değerlendirilmesini zorunlu kıldığına işaret edildi. 


Raporda, “Sivas Olaylarının gerçekleşmesinden önce oluşan ortam ve olayların kronolojik gelişimi bile tek başına; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünü ve oluşan toplumsal krizi algılama ve yönetmedeki basiretsiz uygulamalarını ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarını açıklayıcı niteliktedir” ifadesi kullanıldı. 


Sivas olaylarından sonra olayların oluş şekli ve mahiyetine ilişkin olarak çok sayıda iddia gündeme getirildiği hatırlatılan raporda, şu değerlendirme yapıldı:


 “2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan olay; farklılıklara ilişkin önyargılarımız, tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, ötekine zarar vermek amacıyla hegemonik güç ile kurduğumuz iktidar ilişkileri, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve toplumsallaştırma çabalarımız, tüm yaşanan tecrübeleri tarihselleştirmedeki, geçmişi günümüzde yaşatmaya yönelik çabalarımız neticesinde hep birlikte oluşumuna katkıda bulunduğumuz bir olaydır. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir.”


-İllegal örgüt bağlantısı kurulamadı


Raporda, ayrıca “Raporun ilgili bölümünde belirtilen kısıtlar çerçevesinde yürütülen çalışmalar neticesinde; iddialarda belirtilen olayların bir bütünün parçalarını oluşturduğuna ve Sivas Olaylarının bir komplo ve/veya provokasyonun neticesinde gerçekleştiğine dair herhangi bir illiyet bağı kurulamamıştır” ifadesine yer verildi. 


Katliamda sorumlu tutulan 81 kişinin yakalanıp yargılanmış ve mahkum olmuş olmalarının komplo teorisine yönelik iddiaları zayıflattığına vurgu yapılan raporda, yargılanan ve mahkum olan olaylardaki başat kişilerin hiçbirisi ile ilgili herhangi bir illegal örgüt ya da yapı arasında bağlantı kurulamadığı bilgisi verildi.



DDK'nın

Kars Çayı'nda korkutan tablo

Kars Çayı’nda yaşanan toplu balık ölümleri vatandaşları tedirgin etti.


Kars Çayı’nda yaklaşık 6 kilometrelik alanda ölen boyları 10 santimetre ile 1 metre arasındaki yayın, tatlı su kefali ve kara balıklar vatandaşları tedirgin etti. Balık ölümlerinin yoğun olarak yaşandığı Paşaçayır Mahallesi’ne gelen Kars Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mahmut Aydın, sudan numune aldıklarını, yapılacak tahlillerden sonra balık ölümlerine neyin neden olduğunu açıklayacaklarını söyledi. Aydın, “Arkadaşlarımızla beraber olay yerine gittik. Üniversite mevkiinde araştırma yaptık. Bir de çevre yolu üzerinde Kars Çayı Köprüsü üzerinde bir araştırmamız oldu. Şu anda arkadaşlarımız üniversite ile beraber sudan konpozit ve aylık numuneler alıyoruz. Bakanlığımıza göndereceğiz. Sudan alınacak numunenin sonucuna göre neden kaynakladığı daha açık ortaya çıkacak” dedi.


Paşaçayır Mahallesi sakinlerinden Selahattin Tekel ise, balık ölümlerine bölgede bulunan işletme ve fabrikaların neden olduğunu ileri sürdü. Tekel, “Üniversitenin, çevre yolunun oradan başlıyor. Şehre kadar 3-4 tane kanalizasyon bağlamışlar. Bu kanalizasyonlardan birisinden zehir mi akmış, atık su mu atmışlar toplu balık katliamı var. Burada su samuru vardı, sazan vardı, yayın vardı, şafak balığı vardı, çınar vardı, bütün balıkların neslini kestiler. Bu sorumlular kim ise milyonlarca balığı getirip buraya ekebilecekler mi? Benim ricam sorumluları bulup, kamuoyunda cezalandırılması. Sanayide mandıralar var. Üniversitede veteriner fakültesi deney yapıyor, o var. Şeker fabrikası oradan akıyor. Onun atıkları var. Bunların birisinden geldi, vatandaş getirip buraya zehir atmadı” diyerek tepki gösterdi.



Kars Çayı'nda korkutan tablo

O kadının ailesinden 1 milyon liralık tazminat davası

Burun estetiği ameliyatı olduktan sonra ameliyathanede virüs kaptığı için bacakları kesilen Sevinç Çelik, 1,5 yaşındaki kızı Cemre’ye kavuşacağı günü bekliyor. Çelik’in ailesi, ameliyatın yapıldığı hastaneye 300 bin lirası maddi, 700 bin lirası ise manevi olmak üzere 1 milyon liralık tazminat davası açtı.


Burun estetiği ameliyatından sonra bacaklarını kaybeden ve hala Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki tedavisi süren Sevinç Çelik, 1,5 yaşındaki kızı Cemre’ye kavuşacağı günü bekliyor. Annesi Sakine Çelik, kızı Sevinç Çelik’i bir an olsun yalnız bırakmazken, Sevinç Çelik ise kızının resimlerine bakıp, kendisi ile ilgili medyada yer alan haberleri takip ediyor.



AMELİYATI YAPAN HASTANEYE 1 MİLYON LİRALIK TAZMİNAT DAVASI


Yaşanan acı olayın ardından ise Sevinç Çelik’in ailesi de harekete geçerek, ameliyatın yapıldığı özel hastane hakkında 1 milyon liralık tazminat davası açtı. Ailenin avukatı Cesim Parlak, yaşanan olayın çok vahim olduğunu belirterek, olaya bir sosyal sorumluluk açısından yaklaştıklarını söyledi.


Yaşanan olayı anlatan Parlak, “Müvekkilim özel bir hastaneye başvuruyor. Yapılan tahliller sonrasında ameliyatında herhangi bir sorun olmayacağı tahlil sonuçları ile ortaya çıkıyor. Ameliyattan sonra hemen taburcu oluyor. Hastaneden ayrıldıktan sonra 48 saat içerisinde Ağrı çekerek tekrar aynı hastanedeki doktoruna başvuruyor. Doktorlar ve hastane yönetimi bu durumun normal olduğunu ve ameliyat sonrasında böyle şeyler olabileceğini belirterek müvekkilimi teskin etmeye çalışıyor. En sonunda bir kaç gün sonra ağrılar ilerleyince tekrar aynı hastaneye gidiyor. Hastaneden de bir antibiyotik vererek geri gönderiliyor” dedi.


Doktorların özensiz davrandığını, baştan dikkatli bir kontrol edilmesi durumunda Sevinç Çelik’in bu duruma gelmeyeceğini iddia eden Parlak, hastane enfeksiyonunun başta yapılan bir müdahale ile önlenebileceğini söyledi.


Daha sonra başka bir hastanede Sevinç Çelik’in kurtarılması için ayaklarının kesildiğini hatırlatan Parlak, “Genç bir insanın diz altından 2 bacağı kesiliyor. Müvekkilim zaten şuan hastanede. Konu bize intikal ettikten sonra hemen 2 şekilde bu işin üzerine gitmemiz gerektiğine karar verdik. İlk olarak Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Cumhuriyet Savcılığı bir soruşturma başlattı. Bu soruşturma da ameliyat yapan doktor, ameliyat yapan görevliler ve hastaneyi yönetmekle görevli olan hastane yönetimi hakkında ‘Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu müvekkilemin uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermeleri nedeniyle cezalandırılmaları için bir dava için suç duyurusunda bulunduk” şeklinde konuştu.


25 yaşındaki bir insanın iki bacağını kaybettiğini ve artık çalışamayacağını belirten Parlak, “Bunun bir manevi boyutu var. Bir de bundan sonra müvekkile çalışamayacak. 300 bin liralık maddi tazminat talebinde bulunduk. 700 bin lira da manevi tazminat davası olmak üzere toplam 1 milyon liralık tazminat davası açtık” diye konuştu.


Tazminatların caydırıcı olmasını gerektiğini ifade Parlak, tazminatların yüksek olmasının bu tip olayları minimum seviyeye indireceğini, Nejat İşler gibi kamuoyunda tanınan olayların dışında Türkiye’de hekim hatalarından dolayı yaşanan can kayıpları ve yaralamaların dünya ortalamasının üzerinde olduğunu kaydetti.



O kadının ailesinden 1 milyon liralık tazminat davası

AB Komisyonu Başkanı Juncker oldu

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin liderleri tarafından aday gösterilen eski Lüksemburg Başbakanı ve eski Avro Bölgesi Başkanı Jean Claude Juncker, Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda yapılan gizli oylamada 250′ye karşı 422 oyla yeni AB Komisyonu Başkanı seçildi. Oylamaya katılan 729 parlamenterden 47′si çekimser kalırken 10 oy da geçersiz sayıldı.


Avrupa siyasetinin en kıdemli ve deneyimli isimleri arasında yer alan Juncker, geçmiş dönemde izlediği politikalar nedeniyle özellikle sol eğilimli partilerce sıkça eleştirilse de AP’de yaptığı konuşmadaki dengeleyici yaklaşımıyla farklı bir politika izleyeceğinin sinyalini verdi.


AB’nin büyük konular ve ortak zorluklar söz konusu olduğunda devreye girmesinden ve küçük konulara müdahil olmamasından yana olduğunu net şekilde hissettiren Juncker’in, “AB Konseyi’nin sekreteri olmayacağım gibi AP’nin de yaveri olmayacağım” mesajını vermesi üye ülkelerle ilişkilerde de farklı bir çizginin gündeme gelebileceğine işaret ediyor.


Son AP seçimlerinin en büyük kazananı olarak ilan edilen Avrupa karşıtları ve aşırı sağ eğilimlerin ise yeni dönemde Juncker ile sık sık “çatışmaya” girmesine kesin gözüyle bakılıyor.


Juncker’in, kendisine olumlu oy vermeyeceğini ilan eden aşırı sağ eğilimli Fransız Marie Le Pen’e cevaben kullandığı, “Bayan Le Pen’e bana oy vermeyecekleri için teşekkür etmek istiyorum. Dışlama ve reddi savunan kimsenin oyunu istemem” ifadeleri gelecek dönemin sıcak tartışmalara gebe olduğunu göstermesi açısından dikkati çekti.


Juncker’in gelecek 5 yıl için genişlemeye kapıları kapattığını ve bu dönemde yeni AB üyesi olmayacağını beyan etmesi ise en tartışmalı mesajlardan biri olarak yorumlandı. Juncker’in genişlemeye yönelik yaklaşımını eleştiren ilk isim ise İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt oldu.


Bildt, sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Gelecek 5 yılda yeni AB üyelerine kapıyı kapatmak yanlış. Eğer İzlanda tekrar karar değiştirirse kapımız onlara açık olmalı” ifadesini kullandı.


AB Komisyonu Başkanının isminin netleşmesinin ardından gözler yarın Brüksel’de AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirecek zirveye çevrildi.


Juncker’in de katılacağı bu zirvede hem AB Komisyonu’nun gelecek 5 yıllık dönemde izleyeceği strateji hem de AB kurumlarının tepe isimlerinin kim olacağı konusu masaya yatırılacak.


Bu aşamadan sonra AB liderlerinin AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın yerine geçecek yeni isimleri belirlemesi gerekiyor.


AB liderleri tarafından yapılacak atamalarda siyasi alandaki sağ-sol, coğrafi alandaki kuzey-güney ve üye ülkeler arasındaki küçük-büyük dengelerinin yanı sıra kadın-erkek dengesi gözetilecek.


 



AB Komisyonu Başkanı Juncker oldu

Süleyman Soylu'nun acı günü

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Süleyman Soylu’nun dayısı Ömer Reis vefat etti.


Aniden rahatsızlanarak Samsun Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi atına alınan Süleyman Soylu’nun dayısı Ömer Reis (58) burada tedavi altına alındı. Bir hafta tedavi gören Reis, hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden Ömer Reis’in cenazesi Darboğaz Mahallesi’nde bulunan evine getirildi. Acı haberi duyan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Süleyman Soylu Samsun‘un Bafra ilçesine geldi. Ablası Hanife evin önünde sinir krizi geçirdi. Yakınları tarafından teskin edilen Ömer Reis’in ablası gözyaşlarını tutamadı. Ömer Reis’in cenazesi evin önünde alınan helalliğin ardından Darboğaz Camii’nde öğle namazını müteakiben Samsun İl Müftüsü Hayrettin Öztürk tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından Darboğaz Mahallesi Ali Reisoğlu Kabristanlığı’nda gözyaşları içerisinde defnedildi.


Cenazeye AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Süleyman Soylu’nun yanı sıra Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, Büyükşehir Belediye Bakanı Yusuf Ziya Yılmaz, AK Parti İl Başkanı Fuat Köktaş, İlçe Belediye Başkanları, Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri, daire amirleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.



Süleyman Soylu'nun acı günü

Ateşkes girişimine tepkiler

İsrail’in Mısır’ın gündeme getirdiği ateşkes girişimini kabul etmesine İsrailli siyasetçilerden farklı tepkiler geldi.


İsrail radyosunun haberine göre, sağ kanattaki Yahudi Ev Partisi’nden İskan Bakanı Uri Ariel, güvenlik kabinesinin, Mısır‘ın başlattığı ateşkes girişimini onaylama kararıyla ilgili olarak, “Bu stratejik bir hatadır” dedi.


Sağ kanattaki İsrail Evimiz Partisi’ne mensup Turizm Bakanı Uzi Landau da söz konusu kararı İsrail’in caydırıcı gücünün ihlal edilmesi olarak değerlendirdi.


Yine sağ kanattaki Şas Partisi milletvekili Eli Yishai, “İsrail vatandaşları için Tokat gibi olan karar, onların güvenliğini koruma konusunda hükümetin taahhüdüyle çelişiyor. Hamas’ın alt yapısının zayıflatılması gerek” açıklamasında bulundu.


 İsrail İşçi Partisi Genel Başkanı İzak Herzog ise kararı memnuniyetle karşıladı. Herzog’un memnuniyeti, ateşkes kararını, İsrail-Filistin barış müzakerelerinin yeniden başlaması için bir fırsat olarak gördüğü şeklinde yorumlandı.


Sosyalist Meretz Partisi Genel Başkanı Zahava Gal-on da kararı memnuniyetle karşıladı. 


İsrail Başbakanlık Sözcüsü Ofir Gendelman, Başbakan Binyamin Netanyahu başkanlığındaki güvenlik kabinesinin, bu sabah yaptığı toplantıda, Mısır’ın ateşkes girişimini kabul ettiğini belirtmişti.


İzzeddin el-Kassam Tugayları ise konuyla ilgili “resmi ve gayriresmi makamlardan” kendilerine bir bilgi ulaşmadığını, söz konusu girişimin “boyun eğdirme ve diz çöktürme girişimi” olduğunu ve bunu reddettiklerini duyurmuştu.


Bu açıklamadan saatler sonra Hamas’ın Siyasi Büro üyesi Musa Ebu Merzuk, Mısır’ın başlattığı girişim hakkında istişareleri sürdürdüklerini, Hamas hareketinin henüz resmi tutumunu belirlemediğini ifade etmişti.


Mısır, dün İsrail saldırılarındaki kayıpların önlenmesi ve akan kanın durdurulması için taraflar arasında ateşkes girişiminde bulunduğunu açıklamıştı.



Ateşkes girişimine tepkiler

Somut ilerlemeler kaydedildi

VİYANA () - ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İran ile nükleer müzakerelerde somut ilerlemeler kaydedildiğini ancak bazı konularda hala çok ciddi farklılıklar bulunduğunu açıkladı.


Nükleer müzakereler kapsamında Viyana’da bulunan Kerry, basın toplantısı düzenledi. Kerry, müzakerelerde ilerleme sağlandığını ancak taraflar arasında çok ciddi farklılıklar bulunduğunu söyledi. Kerry, “Ana meselelerde somut ilerlemeler kaydedildi ancak diğer önemli konularda hala çok ciddi farklılıklar var” dedi.


Müzakerelerde taraflar arasında önemli anlaşmazlık konularının başında uranyum zenginleştirme konusu geliyor. Tahran, uranyum zenginleştirmeyi genişletmek, Batı ise azaltılmasını istiyor. Taraflar arasındaki diğer anlaşmazlık konularını, santrifüj sayısı, ağır su reaktörü inşaatı, nükleer işbirliği ve yaptırımların kaldırılması oluşturuyor.


İran‘ın nükleer programının barışçıl olmasını ve nükleer silah üretmemesini amaçladıklarını belirten Kerry, bunun uluslararası topluma güvence vermesi açısından önemli olduğunu vurguladı.


Kerry, 20 Temmuz’a kadar anlaşma sağlanamaması durumunda müzakerelerin 6 ay daha uzatılması için ABD Başkanı Barack Obama ile Kongre’ye öneride bulunacağını kaydetti.


İran ile 5+1 ülkeleri arasında 24 Kasım 2013′te Cenevre’de varılan geçici anlaşmaya göre, 20 Temmuz 2014′e kadar nihai anlaşma sağlanamaması durumunda müzakereler 6 ay daha uzatılabilecek.


Kerry, dün İran, Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanlarıyla görüşmüştü.


 



Somut ilerlemeler kaydedildi

Kılıçdaroğlu: Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna Kirli Biri Oturamaz!

Partisinin meclis grup toplantısındaki konuşmasına sözleriyle başlayarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin demokrasinin onaylanacağı bir seçim olduğunu vurgulayarak ifadelerini kullandı.


Tıpış Tıpış Oyunu Kullanacaksın!


Herkesin empati kurması isteyen Kılıçdaroğlu, seçimde sandığıa gidilmesi çağrısını ise şu sözlerle yaptı:


‘nin geleceğini düşünüyorsan tıpış tıpış oyunu kullanacaksın.”


Başbakan Erdoğan’a Ağır Benzetmeler!


Her konuşmasında olduğu bugünkü grup toplantısında da hedefine Başbakan Erdoğan’ı alan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a oldukça ağır sözlerle yüklendi:



Türkiye için sandığa gitmeliyiz. Madem ki ülkemizi seviyoruz, tarafsız bir cumhurbaşkanımız olsun istiyoruz o halde sandığa gideceğiz.


için de şantaj kasetleri var dedi. Erdoğan’ın işine gelmez bunları cevaplamaz.



Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun niçin aday olarak belirlendiğini ise şu üç maddede sıraladı:


2- Bilgili biri olsun. Batı’da Doğu’da bilinen biri.
3- İyi bir yönetici olsun. İyi bir yönetici. 57 ülkeyi bir araya getirmiş.


Şu Kibire Bakın!


İhsanoğlu’nun Erdoğan ve Demirtaş’a gönderdiği 1000′er liralık bağışın Erdoğan tarafından iade edilmesini de eleştiren Kılıçdaroğlu, Başbakan’ı kibirli olmakla suçladı:



Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden İhsanoğlu’nun galip çıkması durumunda aynı zamanda hukukun üstünlüğünün, Ortadoğu’nun, AB’nin ve Türkiye’nin kazanacağını söyledi.



Kılıçdaroğlu: Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna Kirli Biri Oturamaz!

İsrail'in 12 Filistinli'yi gözaltına aldı

RAMALLAH () - İsrail ordusunun, Batı Şeria’da aralarında Hamas üyesi 2 milletvekilinin de bulunduğu, 12 Filistinliyi gözaltına aldığı bildirildi.


Filistin’deki Ahrar Esirleri Araştırma Merkezi Müdürü Fuad el-Hafaş, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun, Batı Şeria’nın El-Halil kentinde gece saatlerinde Hamas milletvekilleri Halil er-Rubi, Semir el-Kadi’nin de aralarında bulunduğu 12 Filistinliyi gözaltına aldığını belirtti. 


Öte yandan İsrail polisi, El-Halil kentinin Beni Nuaym beldesinde “molotof kokteyli ile taş attıp, lastik yaktıklarından” şüphelenilen 11 Filistinliyi gözatına aldıklarını açıkladı.


Filistin Esirler Cemiyeti’nden daha önce yapılan yazılı açıklamada, 12 Haziran’da Gush Etzion yerleşim biriminde, 3 Yahudi yerleşimcinin kaybolmasından bu yana İsrail’in, Batı Şeria’nın çeşitli kentleri ve Kudüs’te bin 4 Filistinliyi gözaltına aldığı belirtilmişti.


Ahrar Esirler ve İnsan Hakları Araştırma Merkezi de dün yaptığı açıklamada, geçen ay 3 Yahudi yerleşimcinin kaybolmasından bu yana İsrail’in gözaltına aldığı milletvekili sayısının 25′e ulaştığını, böylece daha öncekilerle birlikte, hapishaneledeki Filistinli milletvekillerinin sayısının 36′ya yükseldiğini bildirmişti.



İsrail'in 12 Filistinli'yi gözaltına aldı

Timsah, Avrupa sahnesinde

Geçtiğimiz sezon her kulvarda hayal kırıklığı yaşatan ve UEFA Avrupa Ligi’nde Vojvodina’ya elenerek taraftarını üzün Yeşil-Beyazlılar, Şenol Güneş yönetiminde bu engeli aşmak istiyor. Saat 21.30’da başlayacak mücadeleyi İsrail Futbol Federasyonu’ndan Roy Reinshreiber yönetecek.


Muhtemel 11′ler;


BURSASPOR: Harun, Şener, Civelli, İbrahim, Ozan Tufan, Volkan, Traore, Belluschi, Bekir, Aydın, Fernandao


CHİKHURA: Somkhishvili, Tchelidze, Kimadze, Kashia, Rekhviashvili, Datunaishvili, Bechvaia, Odikadze, Gabedava, Kutchukhidze, Dekanoidze


STAT: Bursa Atatürk


ST: 21.30


YAYIN: TRT SPOR


HAKEM: Roy Reinshreiber



Timsah, Avrupa sahnesinde

En değerli takım Real Madrid

Listenin bir numarası son Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan İspanyol takımı Real Madrid oldu. Real Madrid’in değeri 3.44 milyar dolar olarak hesaplanırken listenin ikinci sırasında Real Madrid’in en önemli rakibi olan Barcelona yer aldı. Katalan kulübünün değeri ise 3.2 milyar dolar oldu. Listenin üçüncü sırasında ise İngiliz Manchester United takımı 2.81 milyar dolar ile aldı. Listenin 4 numarası Amerikan Beyzbol Ligi takımlarından New York Yankees takımı oldu. Yankeeslerin değeri 2,5 milyar dolar olarak belirtildi. Forbes Dergisinin araştırmasında beşinci sırayı ise 2.3 milyar dolar ile Amerikan NFL takımlarından Dallas Cowboys oldu. Dünya Kupası kazanan Almanların en büyük takımı olan Bayer Münih listede 1.85 milyar dolarlık değeri ile yedinci sırada yer buldu. Forbes Dergisi listesinde ilk 10′da NBA takımları yer bulamazken, en değerli NBA takımı olarak New York Knicks 1.4 milyar dolarlık değeri ile 13. sırada yer aldı. Listede Formula1 takımlarından ise sadece Ferrari takımı yer aldı. İtalyanların dünyaca ünlü Formula1 takımı 1.2 milyar dolarlık değeri ile 21. sırada yer aldı. İlk 50′nin içinde futbol takımlarından ayrıca Arsenal,Chelsea,Manchester City ve A.C Milan takımları da yer aldı. Forbes Dergisi listesinde her hangi bir Türk takımı ise yer bulamadı.


Sercan SAPANATAN,İstanbul-



En değerli takım Real Madrid

10 Temmuz 2014 Perşembe

Esrar Gelecek Yıl Yasal

esrar-gelecek-yil-yasalUruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica ülkesinde kenevir satışlarının yasallaşmasının birtakım “pratik zorluklar” nedeni ile gelecek yıla ertelendiğini açıkladı. Kenevirin kamu eczaneleri eli ile Kasım ayından itibaren satışa sunulması bekleniyordu. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan Mujica kenevirin satışını serbest bırakan yasanın uygulanması aceleye gelirse esrarın yasadışı piyasalara düşebileceğini söyledi. Mujica “Eğer bunu doğru yapmak istiyorsak yavaş yavaş yapacağız” dedi. Birleşmiş Milletler geçen yıl esrarın üretimini ve satışını serbest bırakan Uruguay’a uygulamanın sağlığı tehdit edeceği gerekçesi ile tepki göstermişti.



Esrar Gelecek Yıl Yasal



Uruguay parlamentosundan geçen yasa ile esrar üretiminin, satışının ve tüketiminin serbest bırakıldığı ilk ülke olmuştu. Satış için lisansı olan eczaneler esrarın gramını 1 dolardan daha ucuza satacak ve tüketicilerin de ayda 40 gram tüketmesine izin verilecek. Yasaya göre ülkedeki her bir hane 6 adet kenevir bitkisi yetiştirebilecek ve esrar tütünün serbest olduğu her yerde tüketilebilecek. Uruguay yasanın uyuşturucu kartelleri ile mücadelede yardımcı olacağını umarken, düzenlemeyi eleştirenler bunun daha fazla sayıda insanı sağlık sorunları yaşamaya ve başka uyuşturucu maddelere açık hale getireceğini söylüyor. (BBC Türkçe)



Esrar Gelecek Yıl Yasal

Akkuyu nükleeri, zeytincilik kanununu değiştirdi

akkuyu-nukleer-santraliZeytinlikleri, imara, enerji projelerine ve madencilik faaliyetlerine açacak yasa değişikliği dün meclis alt komisyonunda görüşüldü. Toplantıda söz alan Enerji Bakanlığı yetkilisi “zeytinliklerin ölüm fermanı” olarak adlandırılan kanunu neden değiştirmek istediklerini çarpıcı ifadelerle anlattı. Komisyon tutanaklarına yansıyan bu sözleri Ekoloji Kolektifi avukatı Fevzi Özlüer Yeşil Bülten’de değerlendirdi.


İlk günden beri tartışılan Elektrik Piyasası Kanunu ile  “Zeytincilik kanunda değişiklik yapılmasına dair tasarı” zeytin ve zeytinyağı üreticileri başta olmak üzere pek çok kesimin tepkisini çekiyor


25 dekardan küçük zeytinliklerin sıradan arazi olarak ele alınmasını öngören tasarı, zeytinlik alanlarda enerji projeleri, maden işletmeleri ve yapılaşmaya izin çıkması anlamına geliyor.


Ortalama zeytinlik alanı 10 dönüm olan Türkiye’de hiçbir bilimsel tespite dayanmayan “25 dönüm” kuralının getirilmek istenmesinin asıl nedeni 8 Temmuz’daki Meclis gıda komisyonu toplantısında ortaya çıktı.


Kanunun değiştirilmek istenmesinin asıl nedeni Mersin Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santral projesiymiş.


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İlker Sert’in komisyon toplantısındaki açıklamlarını Ekoloji Kolektifi avukatı Fevzi Özlüer Yeşil Bülten’de açıkladı.



Akkuyu nükleeri, zeytincilik kanununu değiştirdi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...