16 Temmuz 2014 Çarşamba

DDK'nın

Devlet Denetleme Kurulu (DDK), “Madımak Olayı”na ilişkin raporunda, Sivas Olaylarının tarafı durumunda olan bazı kesimlerin, yürütülen incelemeye karşı çeşitli biçimlerde tezahür eden dirençleri ile karşılaşıldığını kaydetti.


Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde,  DDK’nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 30 Kasım 2012′deki talimatıyla hazırladığı “1-2 Temmuz 1993 Tarihlerinde Sivas İlinde Meydana Gelen ‘Madımak Olayının’ Oluş Şekli, Amacı, Sonuç ve Tesirleri İtibarıyla İncelenmesi”ne ilişkin araştırma ve inceleme raporu yayımlandı. DDK’nın raporunu, 24 Mart 2014′te tamamlayarak Cumhurbaşkanlığına sunduğu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün de 26 Haziran 2014′te onayladığı kaydedildi. 


DDK’nın hazırladığı 1402 sayfalık raporun sonuç bölümünü içeren son 76 sayfasında, tespit ve değerlendirmelere yer verildi.  


Sivas’ta düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal kriz ve 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan hadisenin, münferit bir Hadise olarak görülerek unutulmaya terk edilmemesi gerektiğinin altı çizilen raporda, olayın oluş şekli, idari ve yargısal süreçlerdeki işlemler ve yarattığı sonuç ve tesirlerin tahlil edilmesi gerektiği belirtildi.


Raporda, “Sürekli olarak gerilim ve çatışma üreten Alevi-Sünni farklılığından doğan bir fay hattının varlığının kabulü, bir taraftan toplumsal mutluluğun ve barışın yakalanmasına yönelik olarak toplumsal sorunun çözümü doğrultusunda doğru adımlar atmamızı ve bir yandan da sorunun temsilcilerinin radikalleşmesinin önlenmesini ve bu fay hattı üzerinde derin illegal yapıların ajandalar üretme kapasitesini yok etmeyi sağlayacak bir ortam tesis edecektir” ifadesine yer verildi. 


Başlangıçta “Alevi-Sünni çatışması” olarak değerlendirilmeyen olayların, devlet ve Alevi kolektif hafızalarında “Cumhuriyet karşıtı, şeriatçı bir kalkışma”, Sünni kolektif hafızasında “provokasyon ve komplo sonucunda gerçekleşen bir karanlık olay” gibi nitelemelere maruz kaldığı kaydedildi. 


Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemesi ve olayların üzerinden 20 yıl gibi uzun bir sürenin geçmiş olmasının bazı bilgi ve verilere ulaşılmasında güçlük yarattığına dikkat çekilen raporda, “Soruşturma safhalarında delillerin toplanmasına ilişkin yetersiz uygulamalar, bilgisine başvurulan kişilerin olayları hatırlamakta güçlük çekmesi, sürece tanıklık eden bazı kişilerin vefat etmiş olması ve arşiv mevzuatı gereği saklama yükümlülüğünün sona ermiş olması gibi nedenler, söz konusu dönemde yaşananların tam olarak tespit edilememesine ve bir kısım bilgi ve belgeye erişilememesine sebep olmuştur. Sivas Olaylarının tarafı durumunda olan bazı kesimlerin, Devlet Denetleme Kurulu tarafından yürütülen incelemeye karşı çeşitli biçimlerde tezahür eden dirençleri ile karşılaşılmıştır” tespitine yer verildi. 


Olayın ardından yapılan incelemelerde her kurumun kendi bakış açısından olayı incelediği, olayın bütüncül olarak ele alamadıklarına vurgu yapılan raporda, “Bu itibarla, özellikle bazı kritik mağdur ve tanıkların ifadesine başvurulması konusunda yetersiz kalınmıştır. Nitekim, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticilerinin çalışmaya ve çalışmanın yürütülmesine karşı göstermiş oldukları direnç nedeniyle bazı kişilerin bilgisine başvurulamamıştır” denildi. 


-Kronolojik değerlendirme zorunlu


Raporda, Sivas’ın, pek çok topluluğun, kavimlerin yerleştiği ve dinleri, inanışları, örf ve adetleriyle kültür çeşitliliği oluşturduğu bir yerleşim merkezi olduğu, ve bu çerçevede, Sivas’ta Alevi ve Sünni nüfusun yüzyıllardan beri bir arada yaşadığı, zaman zaman ise 1978 Sivas Olayları gibi mezhep farklılığının ön plana çıkarıldığı toplumsal olayların meydana geldiği anımsatılarak, gerek 1993 yılının ilk yarısında Türkiye genelinde yaşanan bazı hadiseler ile IV. Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin hazırlık ve başlangıç safahatında yaşanan gerginliği artırıcı gelişmelerin kronolojik olarak değerlendirilmesini zorunlu kıldığına işaret edildi. 


Raporda, “Sivas Olaylarının gerçekleşmesinden önce oluşan ortam ve olayların kronolojik gelişimi bile tek başına; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünü ve oluşan toplumsal krizi algılama ve yönetmedeki basiretsiz uygulamalarını ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarını açıklayıcı niteliktedir” ifadesi kullanıldı. 


Sivas olaylarından sonra olayların oluş şekli ve mahiyetine ilişkin olarak çok sayıda iddia gündeme getirildiği hatırlatılan raporda, şu değerlendirme yapıldı:


 “2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan olay; farklılıklara ilişkin önyargılarımız, tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, ötekine zarar vermek amacıyla hegemonik güç ile kurduğumuz iktidar ilişkileri, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve toplumsallaştırma çabalarımız, tüm yaşanan tecrübeleri tarihselleştirmedeki, geçmişi günümüzde yaşatmaya yönelik çabalarımız neticesinde hep birlikte oluşumuna katkıda bulunduğumuz bir olaydır. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir.”


-İllegal örgüt bağlantısı kurulamadı


Raporda, ayrıca “Raporun ilgili bölümünde belirtilen kısıtlar çerçevesinde yürütülen çalışmalar neticesinde; iddialarda belirtilen olayların bir bütünün parçalarını oluşturduğuna ve Sivas Olaylarının bir komplo ve/veya provokasyonun neticesinde gerçekleştiğine dair herhangi bir illiyet bağı kurulamamıştır” ifadesine yer verildi. 


Katliamda sorumlu tutulan 81 kişinin yakalanıp yargılanmış ve mahkum olmuş olmalarının komplo teorisine yönelik iddiaları zayıflattığına vurgu yapılan raporda, yargılanan ve mahkum olan olaylardaki başat kişilerin hiçbirisi ile ilgili herhangi bir illegal örgüt ya da yapı arasında bağlantı kurulamadığı bilgisi verildi.



DDK'nın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...