26 Ağustos 2014 Salı

Minsk’te yapılacak Putin-Poroşenko zirvesinde taraflar temkinli

Belarus’un başkenti Minsk’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun, Ukrayna krizinin çözümü için ikili görüşmelerde bulunması bekleniyor. Poroşenko’nun uçağı Minsk’e ulaşırken, Putin’in de gün içinde Belarus’ta olması planlanıyor. Ukrayna delegasyonundan bir kaynak Rus basınına verdiği bilgide ikili görüşmenin olacağını, şu an bunun için hazırlıkların yapıldığını ifade etti. Kremlin kaynakları da ayrı ikili bir görüşme yapılmasının ihtimal dahilinde olduğunu teyit etti.


İkili görüşmenin dışında Rusya-Belarus-Kazakistan’ın oluşturduğu Gümrük Birliği ülkeleri ile Ukrayna ve AB Temsilcilerinin katılımı ile ilk kez bir zirve yapılacak. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko ve AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Enerji Komiseri Guenther Oettinger ve Ticaret Komiseri Karel De Gucht zirvede yer alıyor. 


AB-Ukrayna arasında imzalanan ekonomik işbirliği anlaşması masaya yatırılacak. Ukrayna’da anlaşmayı imzalamaya yanaşmayan eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç halk ayaklanması ile devrilmiş, yapılan seçimlerde Poroşenko Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu. Poroşenko AB ile tartışmalı işbirliği anlaşmasını imzaladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir dizi ikili ve çoklu toplantı yapılacağını, Ukrayna krizinin yanı sıra, enerji ve diğer sorunların da masada olacağını belirtti. Doğu Ukrayna’ya gönderilecek insani yardım ve bölgede sivillerin sorunları ile Rusya’ya göç etmek zorunda kalan Ukraynalı göçmenlerin durumları değerlendirilecek. 


Bölgeye 280 TIR’la insani yardım gönderen Moskova, ikinci bir konvoy için hazırlıklara başladı. Poroşenko’nun danışmanlarından Valeri Çali’ye göre, zirvede barışın sağlanması adına önemli bir yol haritası belirlenebilir. Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Kiev ziyareti sonrası yaptığı açıklamada Rusya-Ukrayna ilişkilerinin düzelmesi konusunda endişeleri olduğunu söyledi.



Minsk’te yapılacak Putin-Poroşenko zirvesinde taraflar temkinliMinsk, Moskova, Putin-Poroşenko

Botan Çayı'nda suya kapılan çocuğun cesedi bulundu

Botan Çayı’nda aniden yükselen suya kapılarak kaybolan çocuğun cesedi bulundu.


Edinilen bilgiye göre, Botan Çayı’nın aniden yükselmesi nedeniyle suya kapılan Semanur Parlaküşer’in (10) cesedi hava destekli arama çalışmaları sonucu AFAD ekiplerince olay yerinden 10 kilometre uzaklıkta bulundu.


Sudan çıkarılan çocuğun cesedi, Siirt Devlet Hastanesi’ne götürüldü.


Dünkü arama çalışmalarında Osman Parlaküşer (34), çocukları Seval (5) ve Betül (8) ile Ahmet (28) ve ağabeyi Fikret Tente’nin (34) cesedi bulunmuştu. 


Böylece kaybolan 6 kişinin de cesedine ulaşılmış oldu.



Botan Çayı'nda suya kapılan çocuğun cesedi bulunduBotan Çayı, Ceset, çocuk, su

En büyük Atatürk için Anıtkabir' akın ediyorlar

ANITKABİR, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 92′nci yıldönümünde, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün canlı portresini oluşturacak 6 bin kişiye ev sahipliği yapıyor. Rekor denemesindeki etkinliği Guinness yetkilileri de izleyecek.Zafer Haftası etkinlikleri kapsamında Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün portresi, Anıtkabir’de 6 bin kişinin yer alacağı dev bir organizasyonla bugün canlandırılacak. Canlandırmanın ‘Dünyanın En Büyük Atatürk Portresi’ olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesi hedeflendi. Organizasyon için bugün saat 10.30’dan itibaren Anıtkabir’e giriş yapmaya başlayan 13 yaşından büyük ve siyah giyinen ilk 6 bin kişi dahil edilecek.


Fotoğraf Sanatçısı Cumhur Aygün’ün proje lideri olduğu, MTL Organizasyon ve Onur Tümer işbirliğinde Guinness’e aday olacak etkinlikte Atatürk için bir araya gelenler, saat 12.00′den itibaren Anıtkabir bayrak alanında açılacak istasyonlara kayıt yaptırdı. İzmir’de 10 Kasım 2012′de 2 bin 400, Bursa’da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda 5 bin 990 kişi ile yapılan Atatürk’ün canlı portresi, İngiltere’den Guinness yetkilileri gözetiminde bu kez 6 bin kişiyle oluşturulacak. Guinness rekor denemesine katılım için iki şart bulunuyor. 


İlki 13 yaşından büyük olmak, ikincisi siyah giyinmek.Genelkurmay Başkanlığı’nın izniyle Anıtkabir’e sabah saat 10.30’dan itibaren giren vatandaşların saat 13.00’te başlayacak rekor denemesinde 35-40 kişilik grupların başındaki organizasyon yetkilileri, yaklaşık 3,5 saat sürecek etkinlik boyunca tüm ihtiyaçlarını karşılayacak. Tüm katılımcıların alanda yerini almasının ardından yaklaşık 30 dakika boyunca hareketsiz kalacakları organizasyonun tüm aşaması, biri içeride olmak üzere toplam 4 adet dev ekranla anbean izlenebilecek. Proje lideri Cumhur Aygün tarafından Skorsky helikopterle fotoğraflanacak, 2 octocopter bu dev organizasyonun görüntüsünü medya sponsoru TRT aracılığıyla paylaşacak.



En büyük Atatürk için Anıtkabir' akın ediyorlarakin, anıtkabir, Atatürk, Guinness

IŞİD hilafeti itibarsızlaştırıyor

Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Dr. Yusuf el-Karadavi, terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin ilan ettiği ‘hilafetin’ hiçbir mana teşkil etmediğini belirtti. Karadavi, ‘Aceleci ve aşırı görüşlerin hilafet iddialarının gerçek ‘Hilafet’ sistemini itibarsızlaştırmak için ortaya atıldığını’ ifade etti.


AA muhabirine İslam ülkelerinde yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karadavi, IŞİD örgütünün lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin kendisini halife ilan etmesi konusunda  ‘İlan edilen hilafet gerekli şartları taşımıyor ve hiç bir anlam ifade etmiyor’ dedi. Karadavi değerlendirmelerine şöyle devam etti: ‘Bazı grupların aceleci ve aşırı görüşlerle ‘İslam devleti’, ‘İslami emirlik’ ya da ‘Hilafet’in temsilcisi olduklarını iddia etmeleri bu kavramları ayağa düşürmekte, gerçek Hilafet sistemini de itibarsızlaştırmaktadır.’


Gerçek ‘hilafet’in şartları


Günümüzde hilafetin olması halinde bunun bir takım şartları olacağını aktaran Karadavi, ‘Günümüzde ilan edilebilecek gerçek Hilafet, anayasası İslami ilkelere aykırı olmayan ülke yöneticilerinin talep etmesiyle birkaç devlet aracılığıyla federasyon ya da konfederasyon şeklinde tesis edilebilir.  Böyle bir birlik de halk iradesini dikkate alan, gerçekçi adil yönetimler olur’ diye konuştu.


‘Zulüm radikalleşmeyi tetikliyor’


Müslümanlar arasında aşırı grupların ortaya çıkmasını mevcut iktidarların baskı, zulüm ve yolsuzluklar gibi bozulmalara bağlayan Karadavi, ‘Müslümanlar arasında radikal grupların ortaya çıkma sebebi hem Dünyadaki süper güçlerin hem de İslam dünyasındaki yönetimlerin halklar üzerinde kurdukları zulümlerdir. Bu baskılara tepki olarak aşırı grupların Allah yolunda savaştığını düşünen bazı Müslüman gençler, radikallerin peşinden gidiyor. Bu çok büyük bir sorun. İslam aşırılığı kabul etmez’ şeklinde konuştu.


İslami yenilenme ve mutedil çizgi


Orta (Vasat) yolu takip etmenin gençlere aktarılması gerektiğini vurgulayan Karadavi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in de birçok hadisinde orta yolu takip etmenin ve aşırılıktan uzak durmanın önemine değindiğini aktardı. 


‘Din her yüz yılda bir imanın ve kavrayışın yenilenmesine ihtiyaç duyar’ ifadesini kullanan Karadavi, Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Dünya Müslüman Alimler Birliği merkezinde çalıştıkları başlıca konunun, tecdid (yenilenme), denge, itidal ve orta yol olduğunu dile getirdi. 


‘Mursi tüm dünyayı şaşırttı’


İslami dünya görüşünü savunan siyasal çizginin Mısır’da kaybettiği şeklindeki yorumları kabul etmediğini söyleyen Karadavi aksine 25 Ocak 2011 devriminde ülkedeki tüm kesimlerin de katılımıyla gerçekleşen seçimler sonucu İslamcıların iktidara geldiğini hatırlattı.


Karadavi, darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Mısır’ın gördüğü en farklı lider olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:


 ‘Tüm dünya kendisinden öncekilere hiç benzemeyen birinin Mısır’a Cumhurbaşkanı olmasına çok şaşırdı. Çünkü kendisi hem bir modern okullardan mezun olmuş bir akademisyen hem de dindar biriydi. Mısır’ın İslam dünyasındaki etkisinden dolayı Batı bu durumdan korktu.’


İhvan, mutedil İslam’ı temsil ettiği için cezalandırıldı


Mısır Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) İslami yenilenme ve mutedil çizgiyi temsil ettiğini, Mursi yönetiminin bu sebeple Körfez ülkelerindeki bir çok krallık ve emirlikteki halkları etkileme potansiyelinin bu ülke yönetimler tarafından tehdit olarak algılandığına dikkati çekti. Karadavi, ‘Mutedil İslam’ın hakim olmasından korktular. Mursi’yi görevinden uzaklaştırmak ve ülkeden çıkarmak için kendileriyle yardımlaşan herkesle işbirliği yaptılar. Bu amaç doğrultusunda binlerce kişiyi öldürdüler, hapsettiler’ şeklinde konuştu.


Karadavi, Mısır’da durumun giderek kötüleştiğini belirterek ‘Ülke, her gün zarar ediyor, mevcut yöneticiler hiçbir şey bilmiyor. İnsanlar başta ekmek olmak üzere gıda malzemeleri ve hizmet eksikliği yaşıyor.  Buna daha ne kadar sabredebilir ki. İnsanların devrim yapacağı günün yakın olduğunu düşünüyorum’ değerlendirmesinde bulundu.


‘Gençler Ümmetin ruhu’


Karadavi, gençlerin ihmal edilmemesini ve onların bilinçli bireyler olarak yetişmesinin önemini vurgulayarak, ‘Gençler ümmetimizin ruhu. Bu nedenle onları ümmete hizmet için donatmalıyız. Gençleri ihmal etmemeliyiz. Ümmet kalkınmak için onlara ihtiyaç duyuyor’ görüşünü dile getirdi.


‘Kadınlarımız Camilerin gerçek ev sahipleridir’


İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Müslüman Alimler Birliği 4′üncü Dönem Toplantısı’nda ele alınan konulardan birisinin de kadınların yeniden camilere yönlendirilmesi olduğunu aktaran Karadavi, fitneye sebep olduğu gerekçesiyle ötelenen bu konunun mazide kaldığını vurgulayarak, ‘Kadınların modern çağda camiler dışında çıkmadığı meydan kalmadı, kadınlarımız camilerin gerçek ev sahipleridir’ ifadesini kullandı.


‘Erdoğan ve ekibi dengeli bir metot izliyor’


Türkiye’nin bölgedeki konumuna dair ise Karadavi, ‘Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi küresel vizyona sahip dengeli bir metot izliyor’ diyerek bu yöntemi de ‘Şekle değil öze önem verilen, aşırılıktan ve pasiflikten uzak, İslam’da yenilenme ve olgunlaşmayı temsil eden metot’ şeklinde yorumladı. Karadavi sözlerini Erdoğan ve ekibine hitaben ‘Allah başarılarını daim etsin’ diyerek tamamladı.


Karadavi kimdir?


Mısır’ın El-Ğarbiyye velayetindeki Sıft köyünde 9 Eylül 1926 tarihinde dünyaya gelen Karadavi henüz on yaşına gelmeden Kur’an’ı ezberlemişti. Krallık döneminde Mısır’daki El-Ezher’e kaydolan Şeyh Karadavi, Ezher’in lisesinden ikincilikle mezun olmuştur. Daha sonra El-Ezher Üniversitesi Usul-u Din Fakültesine giren Karadavi, bölümünü 180 öğrenci arasında birincilikle bitirdi.


Karadavi 1958 yılında Yüksek Arap Dili Araştırmaları Enstitüsünden dil ve edebiyat konusunda lisans aldı. Usul-u Din Fakültesi ‘Kuran ve Sünnet İlimleri’ bölümünde master yapan Karadavi, doktorasını da 1973 yılında aynı fakültede tamamladı. Karadavi’nin Doktora konusu “Zekât ve zekâtın toplumsal sorunların çözümündeki yeri” başlıklı teziydi.


Şeyh Yusuf Karadavi hayatının ilk döneminde birçok zorluk çekti, siyasi baskılara maruz kaldı. Hasan El-Benna liderliğindeki İhvan’a mensup olduğu için birçok kez hapse atıldı. Krallık döneminde ilk olarak 1949 yılında hapse giren Şeyh Karadavi, Mısır lideri Cemal Abdunnasır döneminde de 3 kez tutuklandı. 1961′de Katar’da dini bir enstitünün kuruluşunda Şeyh Yusuf Karadavi’den yardım alındı. Karadavi enstitünün müdürlüğü görevini yürüttü. Hizmetleri karşılığında Karadavi’ye Katar vatandaşlığı verildi ve Karadavi Katar’da kaldı.


Yusuf el-Karadavi 1977′de Katar Üniversitesi Şeriat Fakültesi ve İslami Araştırmalar bölümünü kurarak dekan oldu. Bölümdeki görevini 1990′a kadar sürdüren Karadavi’nin yüzden fazla kitap ve makalesi bulunuyor. 


Mekke’deki İslam Dünyası Rabıtası’na bağlı olan İslami Fıkıh Topluluğu üyeliği, Katar İslami Bankası’nın ve Bahreyn’deki İslami Faysal Bankasının şer’i gözetim heyeti başkanlığı yapan Karadavi, Afrika’daki İslami Davet Örgütü’nün sekretarya meclisi üyeliği, Kuveyt’t Uluslararası Şer’i Zekat heyeti Başkan yardımcılığı, Oxford Üniversitesi İslami Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği yapıyor.


Şeyh Yusuf el-Karadavi, İstanbul’da düzenlenen 4′üncü Uluslararası Müslüman Alimler Birliği toplantısında yeniden Birlik başkanlığına seçildi.



IŞİD hilafeti itibarsızlaştırıyorHilafet, IŞİD, İtibarsız, Yusuf el-Karadavi

Galatasaray Yönetimi dağılıyor mu?

Sarı kırmızılı ekibin TFF Süper Kupa’yı penaltılarla da olsa ezeli rakibi Fenerbahçe’ye kaptırması yönetim içindeki sıkıntıların deşilmesine neden oldu. 


Derbi sonrası takım uçağına alınmayan Albayrak öfkeli


Başkan Ünal Aysal’ın yönetim kurulunda yer alan Sedat Doğan, Mehmet Karlı ve Necati Demirkol’un istifa ettiği ileri sürüldü. Bu üç yöneticiden Necati Demirkol, istifasının söz konusu olmadığını ve başkana istifa mektubunu vermediğini söyledi.Ünal Aysal’ın ilk yönetiminden beri en güvendiği isimlerden biri olan Sedat Doğan ile Mehmet Karlı ise böyle bir ortamda telefonlara cevap vermeyerek, istifa yönündeki iddiaya kuvvet kazandırmış oldular. İki yönetici, konuyla ilgili arayan medya mensuplarından kaçınarak istifa ettikleri izlenimini kuvvetlendirdi.



Galatasaray Yönetimi dağılıyor mu?galatasaray, İstifa, Yönetim

Cumhurbaşkanı Gül'ün 7 yılını anlatan kitaplar tanıtıldı

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Abdullah Gül’ün 7 yıllık görev süresindeki çalışmaları ve Çankaya hayatını anlatan 14 kitabı basına tanıttı. İsen, kitapların hazırlanmasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrunnisa Gül’ün büyük katkısının olduğunu söyledi. İsen, “Türkiye’nin hafızasında yer edecek önemli çalışamlar yapıldı.” dedi. 


Tarabya Köşkü’ndeki basın toplantısında kameralar karşısına geçen Mustafa İsen, önce kitaplar hakkında bilgi verdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün 7 yıllık Çankaya hayatını ve görev süresince iç ve dış seyahatleri, mekan düzenlemeleri, kültür sanat faaliyetleri gibi konuları içeren kitapların basımında Gül çiftinin önemli katkısının olduğunu vurgulayan İsen, 3 kitabın daha baskıya hazırlandığını söyledi. Her biri bir hazine durumunda olan kitapların tarihe ayna tutacağını belirten İsen, “Bu kitaplar, her aşamasında Beyefendi’yle, Hanımefendi’yle ilişki kurularak, görüşler alınarak ortaya çıkmış ürünlerdir.” şeklinde konuştu.


Gazetecilerin konuyla ilgili sorularını cevaplayan İsen, Cumhurbaşkanı Gül’ün bundan sonra nasıl bir yol haritası izleyeceği ile ilgili soruya, “Bugün sadece kitaplarla ilgili konuşacağım.” cevabını verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrunnisa Gül, Çankaya’dan ayrılacakları 28 Ağustos öncesi 7 yıl boyunca köşk kapılarının ardında yaşananları anlatan kitaplar hazırlattı. Fotoğraflar ve kısa bilgiler içeren kitaplarda Çankaya mutfağı, Çankaya’daki tarihi ve sanatsal güzellikler ile Gül çiftinin himayelerine aldıkları sosyal sorumluluk projeleri anlatılıyor. Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü’nde oluşturulan ekipçe hazırlanan kitaplar Çankaya’ya ışık tutuyor. 


ADIM ADIM GELECEĞE


Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrunnisa Gül’ün himayelerine aldıkları sosyal sorumluluk projelerini anlatan ve fotoğraflarla destekleyen kitap 195 sayfadan oluşuyor. 2007 ile 2014 yılları arasındaki faaliyetleri kapsıyor. 


İHTİMAM, ZARAFET, LEZZET


270 sayfadan oluşan kitapta devlet başkanlarından gençlere, öğretmenlerden büyükelçilere, sanatçılardan şehit yakınlarına kadar verilen davetler yer alıyor. Fotoğraflarla zenginleştirilen kitap, ilk kez Çankaya mutfağını halka açıyor. Mutfağın arka planını da gösteren kitap, davetlerden çiçek tanzimlerine, salonların tefrişinden menülere dahil edilen tariflere kadar tüm detayları ile yeniden şekillendirilen resmi davetlerin hikayesini anlatıyor. 


ÇANKAYA’NIN HAZİNELERİ


Abdullah Gül döneminde yürütülen porselen, seramik, cam, metal eşya, halı mobilya ve koleksiyonlarına yönelik kapsamlı envanter, restorasyon ve konservasyon çalışmalarını içeren kitapta, Çankaya’daki köşklerin tefrişatında kullanılan eserler arasından öne çıkanlar geçmişteki ve günümüzdeki sergilenmeyen fotoğraflar ve arşiv belgeleriyle birlikte sunuluyor. Kitap köşk hazinelerinin geleceğe aktarılması, restorasyon ilkelerinin sürdürülmesi tarihi ve sanatsal değerlerin canlı tutulmasını amaçlıyor. Çankaya’nın Hazineleri, Hayrunnisa Gül’ün himayesinde yürütülen çalışanlar sonucunda orijinal kondisyonuna dönüştürülen koleksiyonu ilk kez gözler önüne seriyor.



Cumhurbaşkanı Gül'ün 7 yılını anlatan kitaplar tanıtıldıabdullah gül, istanbul, kitap

"Yargıtay'ın kararı son derece doğru"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun 1 Eylül’de yapılacak adli yıl açılış töreninde konuşma yapması yönündeki teamülün devamına oy çokluğuyla karar vermesine ilişkin ‘Yargıtay’ın aldığı karar, son derece doğru bir karar’ dedi.


Türk Hava Yolları’nın tarifeli uçağıyla Ankara’dan Atatürk Havalimanı’na gelen Kılıçdaroğlu’nu, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile bazı partililer karşıladı.


Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin ‘Yargıtay’ın bir kararı vardı. Dün gündemin en önemli maddesiydi. Barolar Birliği Başkanı sayın Feyzioğlu’nun konuşmasına karar verdiler. Bu haliyle, ‘Başbakan’ın katılmayacağı’ şeklinde yorumlandı. Bu yönde de açıklamalar var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusuna ‘Başbakan katılacak. Katılmayacak olan cumhurbaşkanı seçilen, henüz o koltuğa oturmayan kişi. Dolayısıyla Yargıtay’ın aldığı karar, son derece doğru bir karar’ diye yanıtladı.


Kılıçdaroğlu, konuşmasının ardından CHP İstanbul Bahçelievler eski İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman’ın kardeşi Mustafa Özkahraman’ın Yenibosna Cemevi’ndeki cenaze törenine katılmak üzere özel aracıyla havalimanından ayrıldı.



"Yargıtay'ın kararı son derece doğru"chp, kemal kılıçdaroğlu, Yargıtay

'Fiber internette artık yolu açın'

Halkın ve rakip işletmecilerin tek bir şirketin sunduğu ürünlere mecbur bırakıldığına dikkat çeken TELKODER; yüksek hızlı İnternet’in kullanıcıların sadece yüzde 15’ine ulaştığını ve yapılamayan altyapı yatırımlarından dolayı tüketicilerin düşük hızdaki İnternet’e daha yüksek para ödeyeceğinin altını çizdi.Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından Geçiş Hakkı Usul ve Esaslarında yapılan yeni değişikliğe ilişkin bir açıklama yapan TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, gelinen noktada fiber yatırımı yapmak için çırpınan işletmecilerin önündeki engellerin kaldırılmadığını belirtti.


Geçiş Hakkı Yönetmeliği ve değiştirilen usul esaslar ile altyapı yatırımı yapma hakkının kullanılabilmesi için ‘orada başka birinin altyapısının olmadığının ispatlanması zorunluluğu’ getirildiğine dikkat çekilen açıklamada TELKODER Başkanı Arıak, ‘Türk Telekom’un tutumu nedeniyle TELKODER üyesi işletmeciler talep edilen yerlerde altyapı olmadığını ispat edememektedir. Bu durum, zaman ve emek kaybının doğmasına sebep olmakta, geçiş hakkı kullanılamamakta, yeni fiber şebekeler kurulamamaktadır’ dedi.Arıak, fiber şebeke kurmak isteyen işletmeciler için kiralamanın, bir yükümlülük değil hak olduğuna dikkat çekerek, ‘İhtiyacı olan işletmeci dilerse tesis paylaşımına (kiralama) dilerse kendi altyapısını yapma hakkına sahip olmalıdır. Öte yandan mevcut durum, vatandaşı tek bir şirketin sunduğu ürünlere mecbur bırakıyor. Yüksek hızlı İnternet’in kullanıcıların sadece yüzde15’ine ulaştığı bir ortamda yapılamayan altyapı yatırımlarından dolayı tüketiciler, düşük hızdaki İnternet’e yüksek para ödeyecek’ diye konuştu.


‘FİBER İNTERNET’TEKİ ENGELLERİ KALDIRMA YETKİSİ UHD BAKANLIĞI’NDA’


Arıak, işletmecilerin yatırım yapması, fiber optik şebeke kurması için engelleri kaldırma görevinin kanun ile Bakanlığa verildiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:’Belediyelerin altyapı yatırımını engelleyen tutumları kaldırılsın, altyapı yatırımı yapılsın diye Bakanlığa verilen bu yetki, önce yönetmelik ve ardından yayınlanan Usul ve Esaslar ile amacının tersine etki yapacak duruma gelmektedir. Kanun’un amacı olan ‘’yatırımları kolaylaştırmak’’ yerine işleri çıkmaza sokan Yönetmelik, bir an önce değiştirilmelidir. TELKODER, yapılan bu değişikliğin sonuç verip vermediğini, günlük olarak takip edecek ve kamuoyuyla paylaşacaktır. Umuyoruz bu takipler bizim yanıldığımızı, fiber altyapısına yatırım yapmak için bekleyen firmaların önünün açıldığını ve yurdumuzun her yerinin fiberle donatıldığını gösterir.’



'Fiber internette artık yolu açın'Fiber, İnternet, TELKODER

Sivasspor soğuk su havuzunda

ÇİFT KALE MAÇ


Teknik direktör Roberto Carlos nezaretinde gerçekleşen antrenman, top kapma çalışması ile başladı. Ardından açma-germe hareketleri ve pas çalışması yapan futbolcular daha sonra yarı sahada çift kale maç yaptı. Antrenmana, sakatlığı bulunan Macauley Chrisantus katılmadı. Hafif sakatlıkları bulunan Ziya Erdal ve Batuhan Karadeniz ise bir süre takımdan ayrı düz koşu yaptıktan sonra fizyoterapist eşliğinde salonda çalıştı.


‘YÖNETİMİMİZ BAZI SÜRPRİZLER YAPABİLİR’


Yaklaşık 1.5 saat süren antrenman sonrasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Roberto Carlos, Gaziantepspor maçıyla ilgili olarak şunları söyledi:’İlk maçımız, onun için şu anda rahatız. Herkesten yüzde 100 bir performans bekleyemeyiz. Ama önemli olan oyuncularımızın sahaya çıktıklarında keyif alıp maçtan iyi bir sonuçla ayrılmaları.’Carlos, Bursaspor’da kadro dışı bırakılan Aydın Karabulut’un Sivasspor’a döneceği iddialarına ise, ‘Şu an için bir şey söylemek doğru olmaz. Burada iyi işler yapmış bir oyuncu. Bakalım transfer periyodunun sonuna kadar oluşabilecek gelişmeleri göreceğiz’ dedi.


Carlos, transfer sezonunun 1 Eylül’de sona ermesiyle ilgili yöneltilen soruya, ‘Aramıza birçok yeni arkadaşımız aramıza katıldı. Ama sürprizler olabilir tabi. Özellikle transferin son günlerine doğru. Yönetimimiz bazı sürprizler yapabilir. Hep beraber göreceğiz.’ dedi. Carlos, transfer edilecek futbolcuların mevkileriyle ilgili de, ‘Tabi Serdar’la da yollarımız ayrıldıktan sonra oraya bir takviye yapmamız gerekecek. Yani ileriye yönelik bir transfer daha gerçekleştirebiliriz. Kaleci durumu da biraz zorlu. Çünkü kaleci piyasası, biraz sıkıntılı. Ama şu anda bulma çabası içindeyiz’ diye konuştu.



Sivasspor soğuk su havuzundaHavuz, Sivasspor, Soğuk Su

SP GİK Üyesi Kazan: Saadet Partisi mutlaka meclis'te olmalı

SP Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi ve Adalet eski Bakanı Şevket Kazan, İzmir teşkilatının bir aylık çalışmalarının değerlendirildiği il divan toplantısına katıldı. Burada konuşan Kazan, İzmir’in ilçeler bazında beş çalışma bölgesine ayrılmasının ve bu bölgelerden sorumlu kadrolar tespit edilmesinin verimli bir çalışma modeli olacağını söyledi.Bu çalışma sistemini ilçe başkanları ile görüştüklerini ve enine boyuna fikir alışverişinde bulunduklarını ifade eden Kazan, “Önümüzdeki seçimlere en iyi şekilde hazırlanma çabası içinde olacağız. Üye sayımızı artırmaya çalışacağız. İnşallah başka bir netice doğacak. Önümüzdeki seçimlerde Millî Görüş davası başka bir renge bürünecek. Millî Görüş davasının etkinliği, Türkiye’de herkes tarafından görülecek ve inşallah Meclis’e girecek.” diye konuştu. SP’nin mutlaka Meclis’te olması gerektiğine vurgu yapan Şevket Kazan, “Bir siyasi partinin, her şeyden önce sesini duyurması lazım gelir. Sesini vatan sathına duyurabiliyorsa o siyasi partinin canlanması, sandıkları patlatacak hale gelmesi son derece kolaydır. Bir siyasi partinin bu gelişmeyi sağlaması için mutlaka Parlamento’da olması gerekir. Saadet Partisi’nin de Meclis’te temsil edilmesi halinde çok şey değişecektir.” dedi. Divan toplantısında İl Başkanı Bayram Sakartepe ise seçime kadar yoğun şekilde uygulanacak olan yeni çalışma modeli hakkında teşkilat üyelerine sunum yaptı.



SP GİK Üyesi Kazan: Saadet Partisi mutlaka meclis'te olmalıGİK, İzmir, Meclis, S&P, Şevket Kazan

'Vatandaşlarımız bana bir şey olmaz diye düşünmüş'

Bakan Eroğlu, ‘Işıklı ve sesli uyarı yapılmış. Bir kısım vatandaşımız dereden çıkmamış. Herhalde ‘Bana bir şey olmaz’ diye düşündüler’ dedi.



'Vatandaşlarımız bana bir şey olmaz diye düşünmüş'Alkumru Barajı, Kayıp, ölüm, Siirt, Veysel Eroğlu

Çam kozalağı orman köylüsüne ek gelir oldu

Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesine bağlı orman köylüleri, ormanlık alanda topladıkları kozalakları satarak geçimlerini sağlıyor. Akdağmadeni ilçesi ormanlık alanlardan toplanan ve tohumu çıkartılan çam kozalakları, Orman İşletme Müdürlüğü tarafından kilosu 1.5 liradan satın alınıyor.Akdağmadeni Orman İşletme Müdürlüğü’ne bağlı 10 orman köyünde yaşayanlar, ormanlık alandan günlük yaklaşık 50 kilo civarında kozalak toplayıp, işletmeye teslim ediyor. Orman köylülerinden Turan Yurtsever, sonbahar döneminde bir aylık süre içerisinde topladıkları kozalaklardan yaklaşık bin 500 ila 2 bin lira arasında bir gelir elde ettiklerini söyledi. Orman köylülerine ek gelir sağlayan kozalaklar, Akdağmadeni Yukarı Çulhalı Fidan Üretme Çiftliği’nde toplanıyor, daha sonra Amasya Orman Bölge Müdürlüğü’ne ait Tohum Çıkartma Merkezi’ne sevk ediliyor. Merkezde kozalaklardan tohumlar çıkartılıp, 4 derece sıcaklıkta fırınlandıktan sonra soğuk hava deposunda saklanıyor. Depolarda korunan tohumlar, ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde toprakla buluşturuluyor.



Çam kozalağı orman köylüsüne ek gelir olduÇam Kozalağı, Ek Gelir, Köylü, orman, YOZGAT

Trabzonspor'u bekliyor

Trabzonspor, bir süredir peşinde olduğu Hollandalı orta saha oyuncusu Rafael Van der Vaart’ın transferini sonlandırmak için yoğun mesai harcıyor. Trabzonspor’a, “Gelmeye hazırım” mesajını yollayan Van der Vaart’a imza attırmak için yabancı kontenjanını boşaltmak isteyen yöneticiler, Colman ve Malouda’yla bir kez daha masaya oturacak. İki oyuncuya da takımda istenmediklerini tekrarlayacak olan bordo-mavili ekibin yetkilileri, bu sorunu çözüp Van der Vaart’ın bonservisini almak için Hamburg’u ikna etmeye çalışacak. Bu transfer için Hamburg’a 3 milyon Euro, futbolcuya ise yıllık 2 milyon 500 bin Euro önermeye hazırlanan Trabzonspor transfer komitesinin, bu teklifin kabul edilmemesi durumunda alternatif bir teklif daha hazırladığı öğrenildi.


İKİ TAKIMIN BASIN TOPLANTISI VE ANTRENMAN PROGRAMI BELLİ OLDU


Trabzonspor’un UEFA Avrupa Ligi’nde Rostov ile oynayacağı maç öncesinde iki takımın antrenman ve basın toplantısı programları belli oldu. Buna göre Trabzonspor Teknik Direktörü Vahid Halilhodzic ile bir oyuncunun katılacağı basın toplantısı Çarşamba yerel saatle saat 17.30’da Olimp 2 Stadyumu’nda başlayacak. Trabzonspor’un maçtan bir gün önceki antrenmanını ise saat 18.00’de yine maçın oynanacağı Olimp 2 Stadyumu’nda yapılacak. Bu antrenmanın 15 dakikalık bölümü medya mensuplarına açık olacak. Rostov teknik direktörü Miodrag Bozovic ise yerel saatle 18.30’da Olimp 2 Stadyumu’nda basın toplantısı düzenleyecek. Basın toplantısının ardından 19.15’de aynı yerde antrenman gerçekleştirilecek.



Trabzonspor'u bekliyorBordo Mavili Forma, Hamburg, trabzonspor, Van Der Vaart, Yabancı Sorunu

İnanılır gibi değil!

Çocuk cipin üzerinden geçmesinden sonra canı biraz acımış olarak ayağa kalkmayı başardı. Çocuğun burnunun bile kanamadığı o an bir kameranın objektifine işte böyle yansıdı.



İnanılır gibi değil!Araba, Çin, çocuk, Hunan, Sokak

Bir ibretlik bonzai olayı daha!

Muratpaşa İlçesi, Varlık Mahallesi’ndeki Meryem Mustafa Ege Ortaokulu bahçesinde saat 10.00 sıralarında bir kişinin hareketsiz yattığını gören görevliler, polise haber verdi. Olay yerine ulaşan ekipler titreyen ve kendinde olmayan Caner G. için ambulans çağırdı. Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinde bonzai olarak bilinen sentetik uyuşturucu madde kullandığı anlaşılan Caner G. ambulansla Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ne götürülerek tedaviye alındı. Polis okul bahçesine gizlice girdiği anlaşılan Caner G.’nin yakınlarına ulaşmaya çalışıyor.



Bir ibretlik bonzai olayı daha!Antalya, Bonzai, İbretlik, olay

'IŞİD, Almanya için 20 yıl tehlike'

Dünya kamuoyunun IŞİD teröristlerini henüz algılamaya başladığını söyleyen Neumann örgütün etkisinin çok uzun sürebileceğine dikkati çekti. Londra King’s College’de kürsüsü olan Terör Uzmanı Prof. Dr. Peter Neumann şunları söyledi:“Bugün veya yarın Berlin’de bir patlama olmayabilir, ama en az 20 yıl bütün bir nesil bu tehlike altında yaşamak zorunda kalabilir. Burada genç bir El-Kaide oluşturuluyor. Yaşları 17 olan çok sayıda cihatçı eğitildi. Bunların yaklaşık 2 bin 400 tanesi Batı ülkelerinden gelmekte. Örneğin 300-400 tanesi Almanya’dan katılmıştır. Batılı cihatçılar, ideolojik olarak daha motive olmuş ve daha acımazdırlar. Bunların en azından bazılarının er geç Avrupa’da terörist olarak harekete geçeceklerini hesaplamalıyız.”



'IŞİD, Almanya için 20 yıl tehlike'almanya, IŞİD, Peter Neumann, tehlike

Ukrayna, sınırı geçen Rus askerleri yakaladı

Ukrayna sınırı geçen 10’dan fazla Rus askeri yakaladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun Minsk’te yapacakları görüşmeye saatler kala yaşanan gelişmede Kiev tutuklu askerlerin çağrılarının yer aldığı görüntüleri yayınladı.Ukrayna’da yaşanan iç savaşın Rusya ile ilgili olmadığını, Rus basınının gerçekleri çarpıttığını ifade eden Rus askerler, Rusya Devlet Başkanı Putin’den Ukrayna’ya asker göndermesini durdurmasını talep ediyor. Rusya Savunma Bakanlığı askerlerin gözaltına alındığını doğruladı, sınırı ise yanlışlıkla geçtiklerini bildirdi.Interfax’a konuşan Rusya Savunma Bakanlığı kaynağı, Rusya-Ukrayna sınırında görev yapan askerlerin donanımsız olduğunu ve sınır işaretlerinin olmadığı bölgede sınırı yanlışlıkla geçtiğini açıkladı. Rus askerler herhangi bir direnç göstermeden Ukraynalı askerlere teslim oldu.Bugüne kadar benzer şekilde 500’den fazla Ukrayna askerinin yanlarında silah ve araçları olduğu halde sınırı geçtiğini, isteyenlere geri dönüş için izin verildiğini hatırlatan kaynak, “Biz o zaman yüksek sesle ilan etmedik. Basitçe dönmek isteyenlere güvenli bölgeye geçişlerine izin verdik…” bilgisini verdi.Donetsk bölgesinde Pazar günü gerçekleşen törende milis güçlerin esir aldıkları Ukrayna askerlerini tören alanında yürütmeleri tepkilere neden olmuştu.



Ukrayna, sınırı geçen Rus askerleri yakaladıMoskova, Rus Askerleri, Ukrayna

İşçiler böyle havaya uçtu!

Çeliğin eritildiği ocakta meydana gelen patlama bir işçinin ölümüne, iki işçinin de ağır şekilde yaralanmasına yol açarken, işçilerin patlama sırasında havaya uçtuğu an ve sonrasında yaşanan kurtarma çalışmaları kameralara böyle yansıdı.



İşçiler böyle havaya uçtu!Güvenlik Kameraları, Nizhny Novgorod, patlama, rusya

Volkan'dan tepkilere yanıt

Fenerbahçeli kaleci Volkan Demirel, sosyal paylaşım sitesi Instagram’da yer alan hesabından yaptığı açıklamada, ‘Açıklamamdan dolayı rahatsız olan, farklı yerlere çeken veya laf olsun diye sanal alemde aklına gelenleri yazanlara bu yazım. Ben nereye ne söylediğini çok iyi bilen biriyim. Ne kadar ağır şeyler yaşadığımı bir ben bilirim. Tek bir kişi, tek bir amaç ve tek bir niyettir benimki. Başka yerlere çekilmesin. Ne sokak köpeklerini kastettim, ne de başka bir şeyi’ ifadelerini kullandı.


Volkan, yazılan yorumlar için gerekli kanuni işlemlerin yapılacağını da belirterek, ‘Sanal alemde bunları yazmak kolay. Herkes kendinde bunu hak sanıyor olmalı ki her istediklerini yazabiliyorlar. Bana terbiye vermeye çalışanlar, ilk önce kendi yazdıkları yorumlara baksınlar’ değerlendirmesinde bulundu.


Tecrübeli kaleci, Galatasaray’a karşı oynadıkları TFF Süper Kupa maçının ardından, soyunma odasında FBTV’ye yaptığı açıklamada, saha içinde de gerginlik yaşadığı sarı-kırmızılı oyuncu Felipe Melo’yu kastederek, ‘Belediye gereksiz sokak köpeklerini zehirlesin. Yoksa iş bana kalacak’ cümlelerini sarf etmişti. 



Volkan'dan tepkilere yanıtFelipe Melo, Fenerbahçe, galatasaray, Volkan Demirel

Başbakanlık motosikletli polis görevlileri kaza yaptı: 2 yaralı

Ankara’da bir aracın sıkıştırması sonucu meydana gelen trafik kazasında Başbakanlık motosikletli koruma polisleri kaza yaptı. 2 polis memuru hafif şekilde yaralandı. Kaza, öğle saatlerinde İrfan Baştuğ Caddesi üzerinde meydana geldi. Havalimanı istikametine giden Başbakanlık motosikletli polisleri, … SJ 815 plakalı bir araç tarafından sıkıştırıldı. Ani fren yapmak zorunda kalan korumalara arkadan gelen Mehmet A. yönetimindeki 06 DA 2162 otomobil çarptı. Çarpmanın etkisiyle savrulan motosikletten yere düşen 2 polis memuru yaralandı. Yaralı polisler, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Kazaya neden olduğu belirtilen otomobilin ise durmayarak yoluna devam ettiği öğrenildi. Kazaya karışan sürücü Mehmet A., bir aracın koruma ekipleri sıkıştırdığını ve motosikletin fren yapması üzerine arkadan kendilerine çarptığını anlattı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.



Başbakanlık motosikletli polis görevlileri kaza yaptı: 2 yaralıAnkara, görevli, kaza, Motorsiklet, polis

İran'da "su" krizi

İranlı Öğrenciler Haber Ajansının (ISNA) haberine göre, Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri, ‘ülkenin tamamında su sıkıntısı’ yaşandığını, hükümetin önceliğinin bu sorunu çözmek olduğunu belirtti.


Cihangiri, ‘Ülkenin tamamında ciddi bir su kriziyle karşı karşıyayız. Yaşanan kuraklık bütün İranlıları etkiliyor’ ifadesini kullandı.


Özellikle büyük şehirlerdeki su sıkıntısı ve kaynak sorununun yeni projelerle çözüme kavuşturması gerektiğini dile getiren Cihangir, İsfahan’da kuruyan Zayende Irmağı’nın yeniden canlandırılmasıyla ilgili planlar yaptıklarını kaydetti.


‘Yanlış sulama teknikleriyle yeraltı sularının kurutulması’ İran’ı bekleyen çevre felaketinin boyutlarını arttırdığı savunuluyor. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, üldeki su sorununu, ‘ulusal güvenliğin önceliklerden biri’ şeklinde açıklamıştı.



İran'da "su" kriziiran, Kriz, kuraklik, su

Okul müdürlüğünü kazananların yüzde 94’ü yandaş sendikadan

Konya’da ilçe milli eğitim müdürlükleri, okul müdürlerine yönelik yaptığı performans değerlendirmelerinde 519 okul müdüründen 318’ine yeterli puan vermedi. Okul müdürlüğünü kazanan 201 eğitimcinin ise yüzde 94’ünün hükümete yakın yandaş sendikaya üye olduğu ortaya çıktı. Aktif Eğitimciler Sendikası Konya Şubesi, milli eğitim müdürlüklerinin okul müdürlerine ilişkin performans değerlendirmelerinin sonuçlarını inceleyen bir rapor hazırladı. Rapora göre, Konya’da okul müdürlüğünü kazananların yüzde 94’ünün yandaş sendikalı olduğu anlaşıldı. Aktif Eğtim – Sen Şube Başkanı Salih Uysal, yeni getirilen yönetmelik gereği okul müdürü olabilmek için sistemin şu şekilde işlediğini söyledi: “Okul ve kurum yöneticilerinin performans değerlendirmesinde 40 puan okul içi, 60 puan da milli eğitim müdürlüklerince verilmek suretiyle yapılan puanlamada 75 puanı alabilen müdürler başarılı sayılmışlardır. Okul içi öğretmen, öğrenci ve veliden 40 tam puan alan birçok okul müdürü ne yazık ki ilçe milli eğitim müdürlüklerinden 35 puan alamayarak başarısız sayılmışlardır.”Konya’da 519 okul müdürünün performans değerlendirilmesine tabi tutulduğunu aktaran Salih Uysal, “Bakanlık tarafından hazırlanan ucube yönetmelik gereği performans değerlendirmesine tabi tutulan 519 okul müdüründen 318’ine yeterli puan verilmeyerek kazanılmış hakları olan müdürlük görevleri cebren, hiçbir hukuki ve kanuni dayanak olmadan, haksızca ellerinden alınmıştır. Yıllardır özverili bir şekilde, başarı ve sadakatle görevlerini yapan, kendilerini mesleklerine adamış yüzlerce okul müdürü adeta kendileriyle dalga geçilerek alın terleri, emekleri ve onca yıllık birikimleri bir kenara atılarak adeta üstleri çizilmiştir. Bu durum eğitim çalışanları arasındaki birlik, beraberlik ve çalışma barışını bozacak ve eğitim sisteminde kargaşa ve kaosun yaşanmasına sebebiyet verecektir.” değerlendirmesinde bulundu. ‘YANDAŞ SENDİKA ÜYELERİNE GEÇER NOT VERİLDİ’Performans değerlendirmesinde geçer not verilen 201 okul müdürünün yüzde 94’ünün hükümete yakın sendika üyeleri olduğunu açıklayan Aktif Eğitim Sen Şube Başkanı Uysal şunları söyledi: “Kazananların geri kalan yüzde 6’sı ise diğer sendika üyeleridir. Aktif Eğitim Sendikası üyesi olan ve değerlendirmeye alınan 16 okul müdürünün hiçbirine yeterli puan verilmemiş ve bu idarecilerimiz elenmişlerdir.”



Okul müdürlüğünü kazananların yüzde 94’ü yandaş sendikadanKonya, Okul Müdürlüğü, Sendika, yandaş

Milli Kütüphane'de dijital devrim

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bakanlık olarak, Milli Kütüphane kayıtlarındaki önemli entellektüel birikimi teknolojiyle bütünleştirerek hizmete sunduklarını bildirdi.


Milli hafızada, sistem analizi ile teknolojik altyapının yeniden kurgulanmasında önemli değişiklikler gerçekleştirdiklerini belirten Çelik, ‘Cehalete ve karanlığa karşı aralıksız çalışan araştırmacı ile akademisyenlerin önünü açmak için akılcı ve sağlam adımlarla ilerliyoruz’ dedi.


Çelik, Milli Kütüphane arşivlerindeki yüz binlerce makale ve materyali dijital kanallar üzerinden ‘tek tık’la ulaşılabilir hale getirdiklerini ifade ederek,  kullanıcıların yeni uygulamayla kesintisiz ve sınırsız bilgiye ulaşabileceğini söyledi.


Milletin hafızası koruma altında


Milli Kütüphane’de, geçen yıl başlatılan modernizasyon çalışmaları kapsamında, sistem analizi ile teknolojik altyapının yeniden kurgulanmasının sağlandığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:


‘Dünya standartlarına uygun olarak yeniden tasarlanan Milli Kütüphane’nin web sayfasındaki elektronik veri tabanları zenginleştirilerek, online üyelik sistemleri yenilendi. Etkin ve verimli makale taraması için hayati önem taşıyan bibliyografyalar, araştırmacıların ana kaynağa ulaşmasında rehberlik yapan dizinlerdir. Bibliyografyalar konusunda kapsamlı ve ayrıntılı bir çalışma yapıldı. Bibliyografyaların taranmasıyla veri giriş sistemin de önemli değişiklikler gerçekleştirildi.


Bakanlığımın korumak ve geliştirmek zorunda olduğu alanlardan biri de milletin hafızası olarak nitelediğim Milli Kütüphane. Bu hafızayı öyle kullanılır bir hale getirmek zorundasınız ki bu hafızayı geleceğe taşıyacak, ulusunuzun, hatta dünyanın önünde yeni kapılar açacak beyinler zaman kaybetmeden, kolayca, akıcı ve kesintisiz bir şekilde bilgiye ulaşsın. İnsanlar yetileri doğrultusunda dünün ışığını, bugünden yarına tutmak için yaşamını yok sayıp çalışıyor. Onların önünü öyle bir açmalısınız ki ışık süzülmemeli, tüm gücüyle akmalı. Biz onu yapmaya çabalıyoruz.’  


Ömer Çelik, milli hafızada atıl kalmış önemli eserlerin artık araştırmacıların, akademisyen, öğrenciler ve vatandaşların, hatta tüm dünyanın tek tuş ötesinde olacağını, bilgiye ulaşımdaki kolaylığın sınır ve zaman kavramlarını da değiştireceğini ifade etti.


‘Binlerce makaleye tek tuşla ulaşılacak’


Etkin ve verimli makale taraması yapabilme olanağı sağlayan ‘Türkiye Makaleler Bibliyografyası’ ve ‘Cumhuriyet Dönemi Makaleler Bibliyografyası’ üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapan Bakanlık, bilgileri tek bir arayüzden taranabilir hale getirdi. ’1923′ten Günümüze Makaleler’ sloganıyla araştırmacılara hizmet veren bibliyografya, 5 bin dergideki 1 milyona yakın bilimsel makale ile Türkiye’de yayınlanan en önemli ve en kapsamlı elektronik kaynaklardan biri olma özelliğini taşıyor. 


Bakanlığın geçen yıl sonu itibarıyla teknolojik gelişmelere uyarladığı ve veri giriş altyapısını yeniden kurguladığı sisteme yazar isimleri, yayın isimleri otorite dizinleri de eklendi. Yeni kullanıcı arayüzüyle yazar, makale, konu, dergi adı gibi filtrelemeler çok etkin ve verimli şekilde kullanıcıların hizmetine sunuldu.


Bibliyografyalar, Türkiye’de ilk olarak 1952 yılında basılı olarak yayınlanmaya başlandı. ‘Türkiye Makaleler Bibliyografyası’ olarak yayınlanan makaleler, 1995 yılından itibaren internet ortamına taşındı. Geçen yıl sonu itibariyla başlatılan çalışmalarda analiz, tasarım ve yazılım süreci tamamlanan ‘Türkiye Makaleler Bibliyografyası’na,  ‘makaleler.mkutup.gov.tr’ adresinden ulaşılabilecek.



Milli Kütüphane'de dijital devrimDevrim, Dijital, Milli Kütüphane

Danimarka'da MRSA tehdidi büyüyor

Danimarka’da domuz çiftliklerinden kaynaklanan MRSA virüsünün yol açtığı tehdit büyüyor.


Bir çeşit penisilin olan metisiline dayanıklı olduğundan ‘Metisilin-Dirençli Staphylococcus Aureus’ (MRSA) adını taşıyan virüs, Danimarka’daki domuz çiftliklerinde ortaya çıkarak ilk olarak bu hayvanlarla temasta olan kişiler için tehlike oluşturdu. 


Başka hastalığı olan veya bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde ölümcül olabilecek hastalığa neden olan virüs, sağlıklı kişilerde kendini göstermediği için yayılması kolay ancak mücadele edilmesi zor.


Ülke genelinde 2009 yılında 43 kişi için rapor edilen hastalık, insandan insana geçerek daha çok yayılırken, 2013 yılında 649 kişi ve 2014 yılının ilk 7 ayı içinde 575 hasta rapor edildi. Ancak uzmanlar sadece temmuz ayında 104 Danimarkalının ilaçlara dirençli bu virüsü taşıdığının tespit edildiğini ve şimdiye kadar 4 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Uzmanlar, yetkililere yeterince önlem alınması için çağrıda bulundu.


Güney Danimarka Üniversitesi (SDU) Klinik Mikrobiyoloji Profesörü Hans Jorn Kolmos, çok sayıda insanın domuzlardan kaynaklanan fakat insandan insana gripte olduğu gibi öksürük, hapşırma ve yakın temasla yayılabilen virüsü taşıdığından habersiz olduğunu belirtti. Kolmos, yaptıkları hesaplamaya göre en az 6 bin, en çok 12 bin kişinin virüsü taşıdığını kaydetti. Kolmos, ‘Bu durum salgının kontrolden çıktığını gösteriyor’ dedi.


4 kişi öldü, daha çok ölüm vakası bekleniyor 


Mikrobun haftalarca kapı kolu gibi yüzeylerde yaşayabildiği bilgisini veren sağlık uzmanları, domuzlarda daha çok antibiyotik kullanıldıkça dirençli hale gelen virüsün daha tehlikeli bir hal aldığını belirtiyor. 


Uzmanlar, herhangi bir hastalığı olan ya da bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler için salgının ölümcül olduğunu ve 6-12 bin arasında taşıyıcı olmasının daha çok ölüm vakası anlamına geldiğini dile getiriyor.


 Yetkililer duyarsız eleştirisi 


Öte yandan araştırmacılar ve sağlık uzmanları, Danimarkalı yetkilileri MRSA konusunda bir şey yapmamakla eleştirerek hastalıklı domuzların ortadan kaldırılmasının en mantıklı çözüm olduğunu belirtti.


Gıda ve Tarım Bakanı Dan Jörgensen ise hastalıklı domuzları ortadan kaldırmanın Danimarka’ya maliyetinin 3,5 milyar kron (yaklaşık 470 milyon avro) olacağını açıkladı. Jörgensen, domuzlar ortadan kaldırılsa dahi virüsün insandan insana yayılmaya devam edeceğini belirterek, bakanlık olarak yaptıkları çalışmaların daha fazlasını yapmak için virüs konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak gerektiğini ifade etti. 


Sosyal Demokratların Gıda Sözcüsü Orla Hav da virüsün yayılması karşısında çok üzgün olduklarını fakat ne yapacaklarını bilmediklerini söyledi. Sağlık otoriteleri ise mikrobu hastanelerden uzak tutmaya çalıştıklarını bildirdi.



Danimarka'da MRSA tehdidi büyüyorDanimarka, MRSA, tehdit, Virüs Taşıyıcısı

IŞİD petrol satışından günde 3 milyon dolar kazanıyor

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Yakın Doğu ve Körfez Askeri Analizler Enstitüsü (INEGMA) Araştırma Direktörü Theodore Karasik, IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelerden gelen petrolün büyük kısmının yasa dışı yollardan bölge ülkelerine satıldığını kaydetti.


‘Bölgedeki kaynaklarımıza göre, bölgedeki her ülkeye ne kadar satıldığı bilinmese de IŞİD’in günlük toplam petrol gelirinin 3 milyon dolar olduğunu biliyoruz” diyen Karasik, etkinliği kırılmaya çalışılan IŞİD’in parasal kaynaklarını önceleri bağışlar yoluyla sağladığını anlattı.


Zaman içinde IŞİD güçlerinin bölgede hırsızlık, haraç, adam kaçırma, fidye gibi yollara başvurduğunu ve finansal gücünün oldukça hızlı bir şekilde arttığını ifade eden Karasik, “ IŞİD şimdi bütün bu yöntemlere ek olarakpetrol ve tahıl da satarak gelirini artırıyor” dedi.


IŞİD’in Kuzey Irak bölgesindeki petrol üretimi açısından son derece önemli sahaları halen tehdit etmeye devam ettiğini kaydeden Karasik, “İngiliz ve Amerikalı enerji şirketleri henüz tam olarak faaliyetlerinin geleceği konusunda endişeli değil. IŞİD hali hazırda Irak için asıl varlık kaynağı olan güney petrollerini hiç hedef almadı. Şu anda uluslararası enerji piyasalarını etkileyebilecek bir durum söz konusu olduğunu düşünmüyorum’ diye konuştu.


‘ABD ve Şam görüşmek zorunda…’ 


Theodore Karasik, şunları kaydetti:


“Batılılar ve Asyalılar’ın, Kuzey Irak’taki, Bağdat yakınlarındaki enerji sahalarından, asıl kadrosunu geri çektiği yönünde haberler var. Fakat hali hazırda bu enerji şirketlerinden hiçbirisi Irak’ın güneyinden çalışanlarını geri çekmedi. Irak’ta yeni hükümetin kurulması ile uluslararası enerji şirketlerinde çalışanların Bağdat’a geri döneceğini düşünüyorum. Uzun vadede ABD, Şam ile IŞİD tehdidine karşı çözüm bulunması için görüşmek zorunda kalacak. Bu, ABD’nin hava hedeflerini tespit etmesi için ihtiyaç duyduğu bilgi alışverişinin yapılması olabilir.”


Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA)  “ Petrol Piyasası Raporu”a göre IŞİD, Irak’ta toplamda günlük 80 bin varil üretim potansiyeline sahip 7petrol sahasını elinde tutuyor. Günlük 80 bin varillik petrolün bugünkü piyasa değeri, varil başına 103 dolardan hesaplandığında 8,24 milyon doları buluyor.


IŞİD’in, Irak’ta Ayn Zalah, Batma, Najma, Kayara, Himrin, Acil ve Beled sahalarını elinde bulundurduğu belirtilen raporda, örgütün, sahalardan elde ettiği petrolü kendi akaryakıt ihtiyacını karşılamak ve kaçakçılık yaparak gelir oluşturmak için kullandığı ifade edilmişti.



IŞİD petrol satışından günde 3 milyon dolar kazanıyorIŞİD, petrol, Theodore Karasik

Malaga'dan Cimbom'a iki teklif

İspanyol kulübün, İstanbul’a iki yönetici göndererek Galatasaray’a Amrabat ve Bruma için ikili teklif sunduğu öğrenildi. Malaga Sportif Direktörü Mario Husillos ile yöneticilerden Vicente Casado’nun sarı kırmızılı kulübe önerdiği teklifin Amrabat’ı bonservisi ile satın almak, Bruma’yı ise bir yıllığına kiralamak olduğu vurgulandı. Amrabat transferinde sona gelindiğini hatırlatan İspanyol basını, taraflar arasındaki bonservis bedeli konusunda farklılığın giderildiğini belirtti. Bruma’yı da kiralamak isteyen Malaga yönetiminin, Galatasaray’dan bu futbolcu için de olumlu sonuç almaya başladığı gelen haberler arasında.Anlaşma sağlanması halinde Malagalı yöneticilerin bu iki futbolcu ile İspanya’ya dönerek resmi sözleşme imzalaması bekleniyor.



Malaga'dan Cimbom'a iki teklifCimbom, İspanya, Malaga, Teklif

Uzun menzilli füze ihalesinde süre uzatıldı

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi kapsamında, taraflardan tekliflerin 31 Aralık 2014′e kadar geçerliliğinin korunmasının istendiğini bildirdi.


SSM’den yapılan açıklamada, uzun menzilde ve alçak/orta/yüksek irtifada hava savunmasını sağlamaya yönelik olarak tedarik edilecek proje ihalesine ilişkin bilgiler paylaşıldı.


Bu kapsamda, 26 Eylül 2013 tarihli Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK) kararına istinaden Çin Halk Cumhuriyeti CPMIEC kuruluşu ile sözleşme görüşmelerine başlandığı hatırlatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:


‘Tedarik edilmesi planlanan hava savunma sistemi çok sayıda sistem ve alt sistemden oluşan oldukça kompleks bir sistemdir. Söz konusu sistemin tedarikinde yurt içinde kurulacak altyapı, ortak üretim alanları, teknoloji transferi, sanayi katılımı gibi konularda stratejik planımıza uygun birçok detaylı çalışma ve incelemenin yapılması doğal bir süreçtir. Bu doğrultuda sözleşme görüşmeleri devam etmekte ve Müsteşarlığımız SSİK kararları doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Bu kapsamda, sürecin dışında kalmak istemeyen ilgili taraflardan sık tekrarlı uzatmaları da önlemek amacıyla, 31 Aralık 2014 tarihine kadar tekliflerinin geçerliliğini korumaları istenmiştir.’


Proje dışında Müsteşarlık bünyesinde füze esaslı savunma sistemleri de dahil çok sayıda farklı projenin yürütülme ve planlama safhasında olduğu belirtilen açıklamada, bunlarla ilgili çeşitli ülke ve firmalarla görüşmelerin yapıldığı, bu gibi görüşmelerin söz konusu proje ile doğrudan ilişkilendirilmemesi gerektiği kaydedildi.



Uzun menzilli füze ihalesinde süre uzatıldıFüze Savunma Sistemi Projesi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Uzun Menzilli Bölge Hava

20 yıllık dostu Avramopulos Erdoğan'ı kutladı

Yunanistan Savunma Bakanı Dimitris Avramopulos, cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni görevinin Türk halkının yararına olması ve bölgedeki barış, işbirliği, kalkınma ve istikrara hizmet etmesi dileğinde bulundu.


Avramopulos, uzun yıllardır aralarında dostluk bulunan Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini AA muhabirine değerlendirdi.


Başbakan Erdoğan’ın, “doğal liderlik özellikleri ve Türk halkının desteğiyle Cumhurbaşkanlığı makamına terfi ederek siyasi yolculuğunun zirvesine ulaştığını’ ifade eden Avramopulos, “(Erdoğan’ın) Bu yeni yüksek görevinin, bilgi ve deneyimlerinin halkının yararına olmasını ve uygulamada, 20 yıl öncesinde, İstanbul ve Atina belediye başkanları olarak umduğumuz ve bizi birbirimize daha da yakınlaştıran bölgemizde barış, işbirliği, kalkınma ve istikrar meselelerine hizmet etmesini dilerim” dedi. 


Avramopulos’un Erdoğan ile dostluğu eskiye dayanıyor 


Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Atina Belediye Başkanı olan Avramopulos arasındaki dostluk 20 yıl öncesine dayanıyor. Atina Belediye Başkanı iken Avramopulos, Erdoğan’ı hapisteyken ziyaret etmek için cezaevine kadar gitmiş ancak buna izin verilmemişti. Avramopulos son olarak geçen yıl İstanbul’da görüştüğü Erdoğan’a “Sana ekselansları diyemiyorum. Sana Tayyip diye hitap etmeye alıştım” diyerek aralarındaki samimiyeti ifade etmişti.


 Kilit görevlerde bulundu


Avramopulos, Atina Belediye Başkanlığının yanı sıra Andonis Samaras başkanlığındaki Yeni Demokrasi Partisi (ND) hükümetlerinde Dışişleri Bakanlığı, Turizm Kalkınma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı gibi kilit görevlerde bulundu. 1980 yılından beri diplomatik kariyer sahibi olan Avramopulos, kısa bir süre önce Başbakan Samaras tarafından Avrupa Komisyonu’na Yunanistan temsilcisi olarak atandı.



20 yıllık dostu Avramopulos Erdoğan'ı kutladıDimitris Avramopulos, erdogan, kutlama, Yunanistan

Cumhurbaşkanı Gül'den son 'Zafer Haftası' mesajı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Son yıllarda her alanda gerçekleştirilen hamleler ve reformlar, Türkiye’nin hedeflerine güçlü şekilde yürüdüğünü ortaya koymaktadır’ dedi.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Cumhuriyet‘in ilanıyla birlikte muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma ülküsü doğrultusunda topyekün bir kalkınma seferberliği başlatan Türkiye, önemli mesafeler katetmiştir. Son yıllarda her alanda gerçekleştirilen hamleler ve reformlar, Türkiye’nin hedeflerine güçlü şekilde yürüdüğünü ortaya koymaktadır’ dedi.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Zafer Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajında, ‘Milletimiz her zaman vatanını canından aziz bilmiş, bağımsızlığı ve özgürlüğü için tarih boyunca büyük mücadeleler vermiş ve bunlardan muzaffer çıkmıştır. Ağustos ayının son haftası milletimiz için şanlı zaferlerin yaşandığı önemli olaylara sahne olmuştur. Gerek milletimize Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi, gerek bu toprakların ebedi yurdumuz olduğunu ilan eden Büyük Taarruz, Ağustos ayına damgasını vurmuştur. 26 Ağustos 1922’de Afyon Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz, milletimiz için parlak bir geleceğin habercisi olmuştur. Milletimizin tek yürek olarak yürüttüğü İstiklal Mücadelesi 30 Ağustos Zaferi ile nihai hedefine ulaşmıştır. Böylelikle milletimiz ve ordumuz, imkansızlıklara rağmen, tarihe altın harflerle işlenen büyük bir destan daha yazmıştır. Bu zafer, Türk milletinin sarsılmaz bütünlüğünü, birlik ve beraberliğiyle tüm engelleri aşacağını, bağımsız ve hür yaşama iradesini tüm dünyaya bir kez daha göstermiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır’ dedi.


Cumhurbaşkanı Gül, mesajında şunları kaydetti: ‘Cumhuriyet‘in ilanıyla birlikte muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma ülküsü doğrultusunda topyekün bir kalkınma seferberliği başlatan Türkiye, önemli mesafeler katetmiştir. Son yıllarda her alanda gerçekleştirilen hamleler ve reformlar, Türkiye’nin hedeflerine güçlü şekilde yürüdüğünü ortaya koymaktadır. İstiklal Mücadelesinin önderi Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, varlığımızı borçlu olduğumuz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyorum.’



Cumhurbaşkanı Gül'den son 'Zafer Haftası' mesajıabdullah gül, Masaj, veda, Zafer Haftası

Milas'ta bilanço ağır

Milas’a bağlı Akyaka Mahallesi’nde geçen 22 Ağustos’ta saat 13.00 sıralarında başlayan yangın, Fesleğen ve Gürceğiz mahallelerindeki ormanlık alan ve tarım arazilerinin ardından 18 kilometre uzaklıktaki Gökova Körfezi sahilindeki Ören, Türkevleri Çökertme sahiline kadar ulaştı. Alevlerin, Gökova Sahil şeridinde bulunan ve yaklaşık 3 bin kişinin yaşadığı Gözdekent, Denizyıldızı, Bakra, Sertaş, Havacılar, Doğuş, Ünlüsoy, Rüyakent, Sılay tatil sitelerine oldukça yaklaşması üzerine, olası bir olumsuzluğa karşı, buradaki evler jandarma tarafından tahliye edildi. Yangın ayrıca bir balıkçılık firmasına ait kuluçkahane ve yem fabrikası ile Türkevleri’nde bulunan Kemerköy Termik Santrali’ni tehdit etti. 3 uçak, 6 helikopter, 40 arazöz ve 300 orman işçisiyle yapılan söndürme çalışmalarıyla alevler 18.5 saat sonra güçlükle söndürüldü.Yangının ardından hasar tespit çalışmalarına başlandı. Alevlerin 401 hektar tarım, 500 hektar ise ormanlık araziyi küle çevirdiğini belirten Milas Orman İşletme Müdürü Tayfur Kazakoğlu, ‘Yanan alan içerisinde yaklaşık 180 hektar verimli orman arazimiz vardı. Geri kalan bölümü bozuk orman yapısıydı. Yanan alanla ilgili olarak hasar tespit çalışmalarına başlanılması için ekipler oluşturduk. Yanan alanların biran önce değerlendirilmesi için de çalışmalara başladık. Çalışmalar kapsamında yeni orman yolları planlanacak. Ziraat alanları belirlenecek’ dedi.Kazakoğu, yanan alanların eski haline döndürülmesinin zaman alacağını kaydetti. Kazakoğlu, ‘Bölgedeki çalışmalara hemen başlayacağız. Yanan alanda öncelikli olarak temizlik çalışması yapılacak. Yanan ürünleri ekonomiye kazandırmaya çalışacağız. Ardından alanın tekrar yeşillendirilmesi için çalışma yapılacak’ diye konuştu.Hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini hatırlatan Kazakoğlu, çok sayıda arı kovanının da yangında zarar gördüğünü belirtip, ‘Bunların tespitine çalışıyoruz. Üreticilerin bağlı bulundukları oda ve derneklerle bağlantı kurup, ne kadar kovanın yandığını ve arının telef olduğunu tespit edeceğiz’ dedi.


DESTEK VERENLERE TEŞEKKÜR


Yangında köylülerin tarım arazilerinin de büyük zarar gördüğünü dile getiren Kazakoğlu, ‘Alevleri kontrol altına almak için büyük çaba sarf ettik. Köylüler ve AKUT ekipleri de bizlere destek vermeye çalıştılar. Özellikle yangının, Kemerköy Elektrik Üretim Santrali’ne, bölgede bulunan sitelere ve balık üretim tesislerine sıçramaması için elimizden geleni yaptık. Yangın sırasında bizleri en çok santralde bulunan hidrojen ve balık tesislerinde bulunan oksijen tankları tedirgin etmişti. Yaptığımız çalışmalarla bunun önüne geçtik. Çalışmalarımızda yanımızda olan herkese teşekkür ediyoruz’ dedi. 


JANDARMA ARAŞTIRIYOR


Akçakaya Mahallesi sınırları içerisinden başlayan yangını çocukların çıkardığı duyumunu aldıklarını da vurgulayan Kazakoğlu, jandarmanın bu konuda gerekli çalışmayı yaptığını söyledi.



Milas'ta bilanço ağırHasar, muğla, yangin, zarar

'Aspir, hem gıda hem enerji sektöründe kullanılan önemli bir bitki'

Kırşehir Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından, Mucur ilçesine bağlı Şatıroğlu Mahallesi’nde ‘Aspir Tarla Günü’ etkinliği düzenlendi. Kırşehir Valisi Çakacak, Kırşehir’de 12 bin 300 dekar alanda ekilen aspir tarımının yaygınlaştırılması için tarla günü yaptıklarını söyledi. Kırşehir il genelinde 12 bin 300 dekar alanda aspir ekiminin yapıldığını belirten Çakacak, amaçlarının aspir üretiminin daha da yaygınlaştırmak olduğunu da söyledi.Aspir Etkinliğine Kırşehir Valisi Özdemir Çakacak, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık müdürü Kenan Şahin, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürleri, İlçe ziraat odası başkanları teknik personelleri ve çok sayıda çiftçi katıldı. 


Vali Çakacak, konuşmasında, Türkiye’nin, enerji konusunda maalesef dışarıya bağımlı durumda olduğunu hatırlatarak, “Artan enerji ihtiyacına paralel olarak ülkemizin enerji ithalatı da her geçen gün artıyor. Bu bağımlılığın azaltılması için de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz şart. Enerji ve yağ açığının giderilmesi ise ancak tarımsal üretimin arttırılmasıyla mümkündür. Bu yolla hem enerji ihtiyacımızı karşılayabilir hem de cari açığımızı kapatabiliriz. Sadece nadasa bırakılan alanlara aspir ekilmesiyle 50 bin ton yağ, 150 bin ton aspir üretimi elde edebiliriz.” dedi.


Türkiye Aspir Derneği Başkanı Prof. Dr. Fikret Akınerdem de geçen yıl 45 bin 500 ton olan aspir üretiminin, bu yıl 76 bin tona çıkacağını belirterek, “Önümüzdeki sene ise 150 bin tona çıkacağını ümit ediyoruz.” diye konuştu. Kırşehir genelinde, bu yıl aspirde verimli bir hasat beklediklerini ifade eden Akınerdem, aspirin hem gıda hem de enerji sektöründe kullanılan önemli bir bitki olduğunu vurguladı. Aspir üretiminin Türkiye için önemine değinen Akınerdem, şöyle konuştu: “Bizim yağ açığımız var, bunun parasal karşılığı 4,5 milyar dolar. Enerji açığımızın karşılığı ise 60 milyar dolar. Peki bizim bunu karşılayacak hiç mi gücümüz yok? Bizim ülke olarak 5 milyon hektar boş alanımız var. 5 milyon hektar tüm Macaristan’ın toprak alanından yüzde 25 daha fazla. Bunlar boş, her sene ekilmiyor. Çünkü yağışlar az. Yeraltı kaynakları ise sınırlı. Özellikle bu bölgede bulunan Kızılırmak arpayı mı sulasın, mısırı mı sulasın, şeker pancarını mı sulasın? Onun için su olmayan yerde aspire yönelmemiz gerekiyor.”



'Aspir, hem gıda hem enerji sektöründe kullanılan önemli bir bitki'Aspir Tarla Günü, Etkinlik, Kırşehir, Şatıroğlu Mahallesi

Rabia katliamının tanığı yaşadıklarını AA'ya anlattı

Mısır’da görevini yaparken tutuklanan ve sürdürdüğü açlık grevi sonrasında serbest bırakılan El Cezire Muhabiri Abdullah eş-Şami, 309 günlük tutukluluğunun ardından serbest kaldığı anla ilgili, ‘Serbest bırakıldığımda, yeniden doğduğuma inanıyorum’ dedi.


Şami, 14 Ağustos 2013 tarihinde güvenlik güçleri Rabia Meydanı’nı yüzlerce can kaybına yol açarak dağıtmaya hazırlanırken, oradaki birçok kişi gibi o günün hayatını değiştireceğinin farkında değildi. Olayları tarihe kaydetmeye çalışan meslektaşlarından hayatını kaybedenler oldu. Abdullah gün sonunda sağ çıkabilmişti ancak gözaltına alındı. Hikayesi bundan sonra başlayan Şami, habercinin haber olduğu, gözaltına alınması, parmaklıkların ardında geçirdiği 309 gün, özgürlüğü için verdiği 149 günlük açlık grevi mücadelesi, gördüğü baskı, işkence, hapishane günleri ve özgürlüğe kavuşması hakkında AA muhabirinin sorularını Katar’ın başkenti Doha’da yanıtladı.


Abdullah eş-Şami (26), 3 Temmuz’da gerçekleşen askeri darbeyi reddeden darbe karşıtlarının kitlesel oturma eylemi Rabia Meydanı’ndaki gelişmeleri bizzat sahadan takip ediyordu. Şami, canlı yayın bağlantıları, hazırladığı görüntülü haber paketleriyle yaşananları dünyaya duyurmaya çalışıyordu. 


Rabia Meydanı’nın tarihe geçtiği 14 Ağustos 2013 sabahında saat altı buçuk civarı zırhlı araçlar, ordu kamyonları ve askerlerin meydana doğru yaklaştığı haberini alan Abdullah, Medinetu’l Nasr bölgesine gidip ordunun hareketini ‘kendi gözleriyle’ teyit ettiğini söyledi. 


Meydana döndükten kısa bir süre sonra güvenlik güçlerinin harekete geçmesiyle ‘tam bir kaos’ yaşandığını aktaran Abdullah, ‘Çevrede sürekli keskin nişancıların açtığı ateş, polis sirenleri, gaz bombası sesleri, protestocuların getirdiği tekbirler, helikopter seslerine karışıyordu. Sabah sekiz olduğunda meydandaki Sahra hastanesine geldiğimde, ordunun açtığı ateş sonucu her yerde cesetler vardı. İnsanlar ayrılmak istese bile yeteri kadar zaman verilmedi’ dedi. 


Aynı gün içinde çevrede olan biteni anlamak için hastaneden dışarı çıkmaya çalışsa da çevredeki keskin nişancılar, açılan kimi zaman rastgele açılan ateş ve biber gazı nedeniyle bunun kolay olmadığını anlatan Abdullah, saat beş civarı güvenlik güçlerinin artık tüm meydanın kontrolünü ele geçirdiklerini ve insanları meydandan çıkarmak için ölümle tehdit ettiklerini anımsayarak, kendisini gözaltına götüren anları şöyle anlattı: 


‘Yönlendirilen çıkış koridoruna doğru ilerledim. Çıkışta beni tutuklamak istediler ancak o zaman benim kimliğimden haberleri yoktu. Herkesi gözaltına alıyorlardı. Tam bir kaos durumu hakimdi. Alıkoyulacağımı anladığımda ‘Günün sonunda en azından hayatta kaldım’ demiştim. Gözaltına alındığımda korkmadım, diyemem. Mısır polisi, karakolları ve hapishaneleri hakkında her zaman duyduğumuz şeyler nedeniyle tutuklanmaktan korkuyordum. Öldürüldüğünüzde başınıza gelecekleri biliyorsunuz. Libya’daki devrim sırasında Misrata’da bulundum. İnsanların çok yakınımda öldürüldüğüne şahit oldum. Meydanın içindeki ordunun son kontrol noktasından önce durduruldum ve kimliğimi sordular. Nüfus cüzdanımı birkaç gün önce kaybetmiştim ve üzerimde sadece pasaportum vardı. Pasaportumdaki Libya, Mali, Güney Sudan, Nijerya, Türkiye ve Katar gibi vizeleri gördükten sonra benim ajan olduğumu düşündüler. İşte o anda benim tutukluluğum başladı.’ 


Doktor, protestocu, seyyar satıcı, gazeteci, hırsız aynı anda gözaltında


Yüzlerce insanla aynı anda gözaltına alınarak gözaltı kamyonuna bindirildiğini söyleyen Şami, kamyonda sabahtan itibaren gözaltına alınmış her türde insan bulunduğunu, hatta o gün çalışmaya gelen resmi sağlık görevlilerinin dahi kaçanların üzerlerine beyaz önlük giymiş olabileceği şüphesiyle gözaltına alındığını tebessümle ekledi.


Güvenlik güçlerinin meydandaki protestoları gerçek mermilerle yüzlerce can kaybıyla dağıtması sonucu, ülkedeki ayaklanmalar giderek şiddetlenmişti. Gün içinde, olağanüstü hal ve akşam yedide başlayan sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. 


Ordunun gözaltına alınan kişilerin nakliyesini bu yüzden akşama ertelediğini ifade eden Şami, yüzlerce kişinin akşam saatlerinde Kahire Stadyumundaki 3 numaralı salona götürdüklerini anımsadı.


Stadyumda ‘fotomuhabirden, meydanda satış yapan seyyar satıcıya, sağlık görevlilerinden, kargaşadan faydalanıp hırsızlık yapmaya gelene’ kadar çok çeşitli bir tutuklu kitlesi bulunduğuna değinen Şami, meslektaşı Fotomuhabir Mahmud Ebu Şakur’un aynı gün gözaltına alındığını halen daha hapiste olduğunun altını çizdi.


Ertesi sabah Şuruk Polis Merkezine götürüldüğünü ve orada üç gün kaldığını aktaran Şami, burada ‘Mısır emniyetinde sıradan olan muamele’ diye tanımladığı ‘fiziksel ve psikolojik işkencenin’nın başladığını, polislerinse dışarıda cereyan eden olaylar nedeniyle daha gergin olduklarını, sürekli silahlarını tetikte tuttuklarını gözlemlediğini dile getirdi.


‘Ülkeni neden sattın? Vatan hainisin’


Abdullah 18 Ağustos’ta Ebu Zabel Askeri Hapishanesi’ne nakledilmişti. Aynı gün Ebu Zabil Hapishanesine nakledilen 38 tutuklu kaçmaya çalıştıkları gerekçesiyle, mahkum nakliye aracının içine atılan çok sayıda biber gazı sonucu kimyasallarla yanarak can vermişti. Şami, Ebu Zabel Askeri Hapishanesinde El Cezire muhabiri kimliğinin farkedildiğini belirterek, yaşadıklarını şöyle aktardı:


‘İsmimi okumalarının ardından, başlarındaki amir ‘Demek sen şu El Cezire muhabirisin’ dedi. Yanındaki memurlara küfürlü biçimde ‘benimle ilgilenmelerini’ söyledi. Yirmi metrekarelik pis hücrenin içinde seksen kişiydik. Havalandırma kötü durumdaydı. Kaldığımız hücreyi temizlememizi söylediler. Hücrede böcek, eskiden kalan çürümüş yemek dahil her türlü pislik vardı. Bunları çöpe atmak için hücrenin kapısına çıktığımda ise iki memur jop, kemer, tekmeyle sırtıma, yüzüme, kollarıma vurarak dövmeye başladılar. Artık yorulduklarında içeride hepimize ellerimizi ensemizde birleştirerek diz çöküp başımızı bacaklarımızın arasında koyarak beklemeye zorladılar. Sanırım bu da bir çeşit işkence şekliydi. Çok acılıydı. Bu zaman zarfında bazı memurlar, gelip beni dövmeye devam ettiler. Çöp olarak attığımız şeyleri bana geri atıyorlardı. Bana ‘ajan, vatan haini’ gibi şeyler söylüyorlardı. Sırasıyla dışarı çektikleri tutukluların üzerindeki eşyaları, paraları almaya başladılar. Sonrasında gelen bir memur benim saatimi ve cüzdanımı aldıktan sonra, bana ‘Ülkeni neden sattın? Vatan hainisin’ gibi şeyler söyleyerek, hakaretler ederek yorulana kadar beni dövdü.’ 


‘Hücrenin kapısının kapandığı anı unutamam’


Abdullah, askeri hapishanedeki iki günün ardından 20 Ağustos’ta Liman Ebu Zabel isimli sivil hapishaneye gönderilmişti. Şami, burada da tüm mahkumlarla ‘benzer’ şekilde fiziksel saldırı ve sözlü aşağılamalarla karşılandıklarına değinerek demir parmaklıkların arkasındaki hayatının başladığını burada anladığını, şu sözlerle aktardı: 


‘Liman Ebu Zabil hapishanesine götürülüp, kapının hücresinin kilitlendiğini duyduğum anı unutamam. Yaklaşık on gün kadar,  kimseye ziyaretçi gelmeden, dışarıdan hiçbir haber almadan, dünyadan izole edilmiştik. Kendime ‘İşte bu sonum mu? Önümüzdeki on, yirmi sene böyle mi yaşayacağım? Dünya beni, ben dünyayı unutacak mıyım?’ diye soruyordum. Sanırım geçirdiğim en zor zamanlardan biri buydu.’


‘Tıbbi yardım gelmeyerek hayatını kaybedenler


Abdullah, yaklaşık dört ay sonra Liman Ebu Zabel hapishanesinden 16 Aralık 2013 tarihinde Tora Hapishanesine aktarıldı. Hücresini aynı gün tutuklanan ‘öğrenci, çiftçi, marangoz, mühendis, balıkçı, esnaf dahil olmak üzere tüm sosyo ekonomik sınıftan ve Mısır’ın tüm kentlerinden’ 15 kişiyle paylaştığına, sağlık hizmetlerinde hapishane yönetiminin ilgisizliğine işaret eden Şami, kalp ve şeker hastalığı olan yaşlı iki kişinin fenalaşarak, mahkumların kapılara vurmaları, ‘onca seslenmelerine rağmen’, tıbbi müdahele yapılamadan öldüğünü anlattı. 


Açlık grevi mücadelesi 


Abdullah eş-Şami, hapishanede geçirdiği 5 ayın ardından 21 Ocak 2014′te açlık grevine başladı. Adaletin yerini bulmayacağına, o güne kadar yüzlerce kişiyi öldüren insanların tavrını değiştirmek için yapabileceği başka bir şey kalmadığını düşündüğünü anlatan Abdullah, karısının kendisini  ziyaretine geldiğinde kararını onunla paylaştığını belirterek, uzun bir mücadele olacağını, açlık grevleri hakkında okuduklarından 5-6 hatta, on aya kadar uzayabildiğinin bilincinde olduğuna dikkat çekti. 


Şami, hapishane yönetimine greve başladığını bildirdiği zaman, kayıtlara geçmeye karşı çıktılarını ancak ancak 1 Mart’ta durumu kaydetmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Savcılığın, sağlık durumunun takip edilmesi emrini verdiğini, kendisine neden açlık grevi yaptığını sorduklarında, ‘Neden hapiste olduğumu bilmek istediğimi söyledim. Diğer tüm gazeteciler gibi o gün görevimi yapıyordum. ‘Beş aydır buradayım, kimse benim ifademe başvurmadı, ne olduğuna dair bana hiçbirşey söylemedi’. Ne zaman mahkemeye çıkartılsak sadece tutukluluğumun 15 gün uzatılmasına karar veriyorlardı. Oraya gidiyorsun, avukatlar konuşuyor, hakim dinliyor, gerçekten hiçbirşey olmuyor, daha çok bir drama tiyatroya  benziyor’ yanıtını verdiğini söyledi.


Grevi kırma çabaları  


Abdullah, hapishanede yetkililerin grevini kırma girişimleri hakkında, ‘Eğer ki açlık grevimi kesmezsem beni tecrit hücresine göndermekle tehdit ettiler. Yaklaşımları bu süreçte hep sertti. Nisan sonunda, sağlık durumum kötüleşmeye başladığında, İçişleri Bakanlığından aralarında Hapishaneler İdaresi Müdürünün de bulunduğu üst düzey yetkililer benimle görüştü. Bana, ‘Genç birisin, Müslümansın, yapmamalısın’ gibi şeyler söylediler. Bu görüşmeden bir hafta sonraysa, beni maksimum güvenlikli bir hapishaneye aldılar’ diye konuştu.  


Kötü şöhretli Akrep Hapishanesi


Açlık grevinde 3 buçuk ayı geride bıraktığında yetkililer, Abdullah’ı 12 Mayıs’ta yüksek güvenlikli Akrep Hapishanesinde tecrit hücresine aktardılar.  Abdullah, buradaki ilk gününde zorla beslemeye maruz bırakıldığını hatırlattı. Protestosuna artık tecrit hücresinde devam eden Abdullah, üç buçuk ayı geçmenin verdiği bedensel yorgunluğun yanında, o dönemin psikolojik zorluk ve baskıları hakkında şunları söyledi: 


‘Size Akrep Hapishanesi nasıl çalışır anlatayım. Savcılığa yakınını ziyaret etmek için başvuruda bulunuyorsun ve izin ancak sadece onbeş günde bir veriliyor. 14 Mayıs’ta eşime izin vermelerindeki amaç, onun beni orucumu bozmaya ikna etmekti ancak eşim de bana destek olmak için Mart’ta açlık grevine başlamıştı. Bundan sonra ailem, 19 Mayıs’ta bir kez daha beni grevi bırakmam için ikna etmek üzere izin verildi. Ancak bu izinlerin tümünden son dakikada haberim oluyordu. Tüm mahkumlar hücrelerine döndüğü zaman, günde yarım saat dışarı çıkmama için izin veriyorlardı. Gecenin yarısında gelip hücremi arıyorlardı. Hapishanede bulunmayacak güzel yemekleri hücreme bırakıyorlardı. Ailemin beni diğer mahkumlara veya mahkemeye çıkanlara beni sorma şansları dahi yoktu. Bu sanırım en zor kısmıydı. Beni izole etmişlerdi ve psikolojik işkence uyguluyorlardı.’


‘Yeni bir hayata doğduğuma inanıyorum’


Abdullah, bu yeni hapishanede kendisi için koşulların ‘tamamiyle’ değiştiği gibi yetkililerin de ona yaklaşımlarının değiştiğini ekledi. Açlık grevini sonlandırması için oraya nakledildiğini belirten Abdullah, kendisine, yetkililerin ‘Yeni bir sayfa açalım, sen grevini sonlandır. Ne istersen yapalım. Seni ayrı bir hücreye alıp, odana televizyon, yatak koyabiliriz. Diğer mahkumlarla birlikte bahçeye çıkarsın’ tekliflerini anlattı.  Tecrit içinde, verdiği ‘özgürlük mücadelesi’ ve çektiği ‘özgürlük özlemine’ ilişkin şu sözleri ise dikkat çekti:


‘Tüm özgürlüklerimi kaybettiğimde, eğer ki bir daha hürriyetime kavuşursam, bir çok şeyi yeniden yaşayacağımın sözünü verdim. Serbest bırakıldığımda, yeniden doğduğuma inanıyorum. Şu an, hiç olmadığım kadar özgür olduğumu düşünüyorum.’ 


Destek ve birliktelik kampanyalarından moral


Abdullah’ı ikinci kez ailesi 19 Mayıs’ta ziyaret etmişti. El Cezire ve Mısır’ın önde gelen aktivistlerinin kendisi için yürüttükleri kampanyadan bahsettiklerindeyse ruh halinin değiştiğini anımsattı.  Sağlığı giderek bozulan Abdullah artık vücud ağırlığının üçte ikisini kaybetmişti. Abdullah o günlere ilişkin yaşadıklarını şöyle anlattı: 


‘Serbest bırakılmamdan bir hafta önce, artık vücudum devam edemeyecek hale gelmişti. Bayılmaya, bilincimi kaybetmeye başlamıştım şeker seviyem 37′e kadar düşmüştü. Bir kaç kez doktor gözetimine girmem gerekti ve hapishane doktoru, vücüdümda artık daha fazla harcanacak yağ kalmadığını söyledi. Tabi o noktaya gelesiye kadar vücut ağırlığımın 40 kiloya yakınını kaybetmiştim. Ailemi göremiyordum, dış dünyada ne olup bittiğinden bihaberdim.’  


Özgürlük için herşey yapılmalı


AA muhabirinin ‘Sağlığın giderek bozulduğunda, bunun intihara gittiğini, vazgeçmen gerektiğini düşündüğün oldu mu? Şu an kalıcı bir sağlık sorunun var mı?’ sorularını şu sözlerle cevapladı:   


‘Açlık grevime başlamadan önce konuyu karımla tartışmıştık ve o açlık greviyle ilgili araştırma yapmıştı. Alimlerden söylenen hürriyetini kazanmak istiyor ve hakkın için mücadele ediyorsan, intihar değildir. Çünkü, özgürlük herşeyin yapılmasını hakediyor. Mücadeleni sonuna kadar sürdürmelisin. Serbest bırakılmamdan bu yana iki sağlık kontrolünden geçtim. Böbrek ve karaciğerimde bir takım sorunlar olduğu ortaya çıktı. Altı ay boyunca devam edecek tetkiklerle sonuçlar daha netleşecek. Zaman ve tedavi ile eski sağlığıma kavuşacağıma inanıyorum.’


‘Bize çok başağrısı verdiği için serbest bırakıyoruz’


Abdullah, 309 günün ardından özgürlüğüne kavuşmuştu ancak hakkındaki suçlamalar düşürülmemişti. Savcılığın dosyasını mahkemeye sevkedip gıyabında yargılanabileceğini hatırlatan Abdullah, Mısır Ceza Kanununa göre gıyabında yargılandığında azami cezaya mahkum edildiğini ekleyerek, serbest bırakılmasının nedenleriyle ilgili şunları kaydetti: ‘Serbest bırakılmamda, sanırım dışarıdan gelen baskı onlara çok fazla baş ağrısı sorun çıkarmaya başlamıştı. Benim dosyamdaki savcılar avukatlarıma,’Bize çok başağrısı verdiği için serbest bırakıyoruz. Onunla birlikte oniki kişiyi serbest bırakıyoruz ki kazanmış gibi gözükmesin’ demişler. Kendileri bile açıkça bunu söylediler. Bence baskı gerçekten işe yarıyor. Bu onların anladığı tek dil.’


Abdullah eş-Şami, yaşadıklarını kitap haline getireceğini ve birinci önceliğinin halen daha Mısır’da hapiste olan meslektaşlarından başlayarak, dünyadaki tüm gazetecilerin  basın özgürlüğü için çalışacağını vurguladı.



Rabia katliamının tanığı yaşadıklarını AA'ya anlattıAbdullah Eş-Şami, El Cezire Muhabiri, misir, Tutukluluk

Dolar/TL faiz kararını bekliyor

Dün güne 2,1806 seviyesinden başlayan ve 2,1750 – 2,1810 aralığında yatay hareket eden dolar/TL, günü 2,1781′ten tamamlamıştı.


Bugün bankalararası piyasa açılmadan önce 2,1815′i gören dolar/TL, gün içinde 2,18′in altına gerileyerek en düşük 2,1717”yi gördü. Yarınki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) PPK toplantısına odaklanan piyasada, dolar/TL şu dakikalarda 2,1745′ten  alıcı buluyor.


Güne 2,8741′den başlayan ve gün içinde 2,8663′le son iki haftanın en düşük seviyesine kadar gerileyen avro/TL ise şu dakikalarda 2,8685′ten işlem görüyor.


Bugün gün içinde 9 Eylül 2013 tarihinden bu yana en düşük seviyesi olan 1,3179′u gören avro/dolar paritesi şu dakikalarda 1,3197′den işlem görüyor.


Dolar/TL’de 2,15 altına sarkmalar olabilir 


Marbaş Menkul Değerler Araştırmalar Müdürü Üzeyir Doğan, dolar/TL’nin yarın gerçekleştirilecek PPK toplantısı ve ardından yeni kabinenin şekillenme sürecini beklediğini ifade etti.


Kurun bu süreçte 2,17 desteğinin üzerinde kalmasının TL için negatif bir tablo oluşturduğunu belirten Doğan, ‘Buna karşın TCMB beklendiği gibi faizleri indirmez ve kabine de piyasa tarafından olumlu karşılanacak olursa kurda hızlı bir geri çekilme görebiliriz. Bu durumda 2,15 altına sarkmalar olabilir. Kısa vadedeki içerideki bu beklentilere bağlı olarak geri çekilmeler olabileceğini düşünüyoruz’ dedi.


Orta vadede 2,15 altında özellikle de 2,12 civarına yaklaşıldıkça bu düşüşlerin alım fırsatı olabileceğini kaydeden Doğan, ABD’de faiz artış sürecine dair oluşan beklentide çok ciddi bir sapma olmadığı sürece kurun yıl sonu için 2,20’nin üzerinde, 2,23 - 2,25 bandını hedefleyebileceğini öngörüyor.


Ekonomistleri çoğu faizde değişiklik beklemiyor 


AA Finans’ın 20 ekonomistin katılımıyla gerçekleştirdiği PPK Beklenti Anketine göre 17 ekonomist politika faizinde (bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) değişiklik beklemezken, 2 ekonomist 25 baz ve 1 ekonomist 50 baz puan indirim olacağını tahmin ediyor. İndirim bekleyen ekonomistlerin beklentilerin medyanı 25 baz puan oldu.


Ankete katılan ekonomistlerin tamamı piyasa yapıcısı bankalara sağlanan fonlama faiz oranında ve marjinal fonlama oranında değişiklik beklemiyor. Borçlanma faiz oranında 18 ekonomist değişiklik olmayacağı yönünde görüş bildirirken, 2 ekonomist de 50 baz puanlık indirimin olacağını tahmin ediyor.



Dolar/TL faiz kararını bekliyorDolar/TL, Faiz, karar, Piyasa

BBP'li Çayır: Türkiye’yi gölge başbakan yönetecek

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, yeni kurulacak 62. Hükümet’in Türkiye’yi gölge bir başbakanla yöneteceğini savundu. Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, başbakanlık koltuğuna Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun oturacak olmasını değerlendiren BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, “Ben Ahmet Davutoğlu’nun konumunun çok fazla değiştiğine inanamıyorum, sadece sıfatı değişti. Davutoğlu’nun irade kullanacağını, kendi başına karara vereceğine, hükümetle müstakil hareket edeceğine inanmıyorum. Her sözünde, kararında mutlaka cumhurbaşkanının gölgesinin tesiri olacak. Türkiye böyle yönetilecek. Adı başbakan, kendisi biraz dışişleri, biraz içişleri bakanı gibi gözükecektir ama başbakan olamayacaktır.” dedi. Cumhurbaşkanlığına seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümete başkanlık etmeyi planladığını savunan Çayır, Ahmet Davutoğlu’yla çalışacak yeni kabine üyelerinin seçilmesinde cumhurbaşkanının etkili olacağını ifade etti. ‘Türkiye’yi yine Tayyip Erdoğan yönetecektir’ diyen Çayır, “Türkiye her ne kadar yeni bir başbakanla karşılaşsa da sonuç itibariyle seçilmiş olan cumhurbaşkanı ülkeyi yöneteceğini, hükümete başkanlık edeceğini ifade ediyor. Yeni bir başbakan gözükmüş olsa da gidişatın çok değişeceği gözükmüyor. Türkiye’yi yine Tayyip Erdoğan yönetecektir. Çalışma arkadaşlarını Davutoğlu değil de muhtemelen sayın cumhurbaşkanı belirlemiştir.” diye konuştu.


“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE MUHSİN BAŞKANIN DAVASINI AYDINLATMA SÖZÜ VERENİ DESTEKLEDİK”


 Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin, çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu niçin desteklediğine de açıklık getiren Çayır, “Merhum başkanımızın davaları gibi davalarda siyasi irade kararlılığı eksik olursa, hukukçular ne yazık ki sisli havayı aralamakta zorlanıyorlar. Şu ana kadar hükümet pasif duruşuyla, davanın hiç yokmuş gibi görülmesiyle zaten davanın bir şekilde kapanmasını ister gibiydi. Biz cumhurbaşkanlığı sürecinde evet biraz ezber bozduk ama sonuçta önceliğimiz Muhsin Yazıcıoğlu davasının aydınlatılmasıydı. ‘Bunu aydınlatırım’ diyen kimse biz onu öne çıkartacaktık. Sayın cumhurbaşkanı bunu söylemedi, diğer aday söyledi, dolayısıyla biz bu şekilde karar verdik.” açıklamasında bulundu.


“TÜRKİYE 2015’TE KABUK DEĞİŞTİRECEK”


Türkiye’nin, 2015 genel seçimlerinden sonra kabuk değiştireceğine işaret eden Çayır, şöyle devam etti: “Türkiye, 2015’te kabuk değiştirmek zorunda. Zulmün, yanlışlığın ilelebet olacağına inanmıyorum. Bu ülke 1930’ların başında çok partili dönemle tanıştı. Orada istediğiniz kadar toplumu baskı altında tutun, bir noktada insanlar uç verip yeniden hayatını devam edecektir. 1950’ye kadar Türkiye tek partiyle yönetildi, her şey güllük gülistanlık mı oldu? Hayır. Farklı seslerden rahatsız olmamak lazım. Cemaatleri ve dini grupları yaşatmak gerekir. İleri demokrasilerde böyledir. Tek partliliğe özenmemek gerekir. Yöneticiler, öfke ve kızgınlıkla bir topluluğa karşı adaletten geri kalmamalı.”



BBP'li Çayır: Türkiye’yi gölge başbakan yönetecekBBP, Kahramanmaraş, Remzi Çayır

Beşiktaş, yarın oynanacak Şampiyonlar Ligi play off rövanş maçında tur arıyor

Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi play off turu rövanş maçında yarın Arsenal ile deplasmanda karşı karşıya gelecek. Siyah beyazlı ekip, Şampiyonlar Ligi play off turunda İstanbul’da 0-0 tamamlanan ilk maçın rövanşında, yarın TSİ 21.45’te Emirates Stadı’nda Arsenal’e konuk olacak. Karşılaşmayı Portekiz Futbol Federasyonu’ndan Pedro Proenca Oliveira Alves Garcia yönetecek. Garcia’nın yardımcılıklarını Bertino Cunha Miranda ve Paulo Alexandre Santos Soares yapacak. Antonio Manuel Albino Godinho ise dördüncü hakem olacak.


İNGİLTERE SEYAHATİNDE 22 OYUNCU VAR


Şampiyonlar Ligi play off rövanşında Arsenal ile karşılaşacak olan Beşiktaş, sabah saatlerinde Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalkan özel bir uçakla Londra’ya uçtu. Siyah beyazlıların Arsenal maçı için çıkılan tur yolculuğunda Başkan Fikret Orman, yönetim kurulu üyeleri, teknik ekip ile 22 kişiden oluşan şu futbolcu kadrosu yer aldı:Tolga Zengin, Cenk Gönen, Enes Fidayeo, Cenk Tosun, Demba Ba, Atıba Hutchinson, Ersan Adm Gülüm, İsmail Köybaşı, Gökhan Töre, Kerim Frei Koyunlu, Mustafa Pektemek, Necip Uysal, Oğuzhan Özyakup, Olcay Şahan, Pedro Franco, Ramon Motta, Serdar Kurtuluş, Atınç Nukan, Tomas Sivok, Uğur Boral, Ümit Karaal, Veli Kavlak.


BASIN TOPLANTISI VE SON ANTRENMAN BU AKŞAM STATTA


Bu arada Beşiktaş, Arsenal maçının son çalışmasını ise müsabakanın oynanacağı Emirates Stadı’nda yapacak. İlk 15 dakikası basına açık yapılacak antrenman TSİ 21.00′de başlayacak. Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic ve futbolcu Oğuzhan Özyakup TSİ 20.30′da karşılaşmanın oynanacağı Emirates Stadı’nda basın toplantısı yapacak. İkili basın mensuplarının sorularını cevaplayacak.



Beşiktaş, yarın oynanacak Şampiyonlar Ligi play off rövanş maçında tur arıyorBeşiktaş, Rövanş Maçı, şampiyonlar ligi

Boşnak öğrencileri ''Hoca Davutoğlu''nu anlattı

Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu’nun 1990′lı yıllarda öğretim üyeliği yaptığı Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde eğitim alan Boşnak öğrenciler, o dönem hocaları olan Davutoğlu’nun hayatlarına nasıl yön verdiğini anlattı.


Bugün ülkelerinde çok önemli konumlarda bulunan Boşnak öğrenciler, ”hala hocaları olarak gördükleri” Davutoğlu ile ilgili anılarını AA ile paylaştı.


Bosna Bank International (BBI) Genel Müdürü Amer Bukviç, 1991 yılında ”ekonomi” eğitimi almak için gittiği Malezya’da o dönem Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı olan Davutoğlu ile tanıştığını, Davutoğlu’nun kendisine ”Amer, sizin ülkenizde savaş var. Size diplomatlar gerekli” diyerek kendisinden uluslararası ilişkiler bölümüne geçiş yapmasını istediğini söyledi.


Davutoğlu’nu dinleyip, ilk yarı yılın ardından uluslararası ilişkiler bölümüne geçiş yaptığını anlatan Bukviç, Davutoğlu’nun girdiği tüm dersleri aldığını ve eğitimi boyunca Davutoğlu’nun kendisine mentor olduğunu ifade etti.


”O hepimize uluslararası ilişkileri sevdirdi” diyen Bukviç, hem ekonomi hem uluslararası ilişkiler eğitimi aldığından Davutoğlu’nun derslerinin büyük ilgi gördüğünü, Davutoğlu’nun sahip olduğu ekonomi bilgisinin kendilerine de son derece yararlı olduğunu kaydetti.


Bukviç, kariyerinde Davutoğlu’nun büyük bir katkısı olduğunu belirterek, Davutoğlu’na dair şunları söyledi:


”O benim bir nevi kılavuzum oldu. Ona danışmadan hiçbir şey yapmadım. Hayatım boyunca attığım her önemli adımda onun tavsiyesini aldım. Bu nedenle rahatlıkla söyleyebilirim ki Davutoğlu kariyerimde son derece etkili bir isim. Biri, öğrencileri üzerinde etkili olmak istiyorsa, karizmaya sahip olmalı. Davutoğlu böylesi bir karizmaya sahipti. Onun bu karizması nedeniyle, etrafında her zaman hem öğrencileri hem de bazı hocalar toplanırdı. Hem derslerde, hem de ders dışında birlikteydik. Genç biri olmasına rağmen, büyük liderlik vasıfları taşıyordu. Birlikte ders çalışıyor, birlikte futbol oynuyorduk. Dünyanın dört bir yanından tüm öğrencileri onu seviyor ve ona saygı duyuyordu. Dünya üzerinde, Davutoğlu’nun öğrencisi bulunmayan bir ülke olmadığını düşünüyorum. Eminim, Davutoğlu’nun en az bir öğrencisinin bulunduğu ülke sayısı, Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerinin bulunduğu ülke sayısından fazladır.”


Bukviç, Davutoğlu’nun en belirgin özelliklerinden birinin, yaptığı her işi 20 yıl öncesinden planlayarak yapması olduğunu belirterek, başbakan olması durumunda da Davutoğlu’nun icraatlerinin uzun vadeli olacağını düşündüğünü ifade etti.


”Aliya, onun Türkiye’nin geleceği olduğunu düşünüyordu”


Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç ile Davutoğlu’nu, İzzetbegoviç’in Malezya’ya yaptığı bir ziyarette tanıştırdığını anlatan Bukviç, ”Aliya’nın üzerinde bıraktığı etki gözden kaçmamıştı. Aliya, onun Türkiye’nin geleceği olduğunu düşünüyordu” dedi.


Davutoğlu’nun başbakan olmasının Türkiye için olduğu kadar Balkanlar ve özellikle Bosna Hersek için de iyi olacağını vurgulayan Bukviç, ”Bosna Hersekliler, Davutoğlu’nun başbakan adayı olarak gösterilmesinden dolayı çok mutlular. Davutoğlu, Bosna Hersek’te yaşayan Boşnak, Sırp ya da Hırvat olsun herkesin saygı duyduğu bir lider” ifadesini kullandı.


Davutoğlu ile yaşadığı ilginç anılarından birini de paylaşan Bukviç, sözlerini şöyle tamamladı:


”Bir keresinde Bosna üzerine konuşmak için beni yanına çağırdı. Benden bir Bosna Hersek haritası çizmemi istedi. Ben de haritayı çizdim. Haritaya baktıktan sonra, ‘Amer bu karpuz, Bosna Hersek haritası değil’ dedi. Sonra kağıdı kalemi alıp, detaylarıyla bir Bosna Hersek haritası çizdi. Onun çizdiği haritayı, ben kopya çekerek dahi çizemezdim. O günden sonra, bir daha hiçbir zaman hazırlanmadan Davutoğlu’nun yanına gitmedim. Bir daha hiçbir zaman, iyice düşünmeden ona bir şey söylemedim.”


”Bizi kendi öz evladı gibi gördü”


Başbakan Davutoğlu’nun Malezya’da çalıştığı dönemde Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde hukuk eğitimi alan Al Jazeera Balkans Müdürü Edhem Foço da Malezya’ya gittiklerinde Davutoğlu’nun kendilerini öz evladı gibi kabul ettiği, onlarla birlikte vakit geçirdiğini, futbol oynadığını ve pikniğe gittiklerini söyledi.


Davutoğlu’nın sahip olduğu karizma, bilgi ve öğrencilere yaklaşımının kendisini farklı kıldığını anlatan Foço, sadece eski Osmanlı coğrafyasından gelen öğrencilerin değil, tüm öğrencilerinin Davutoğlu’nu çok sevdiğini kaydetti.


Foço, Davutoğlu’nun o dönemde üzerlerinde bıraktığı etkinin uzun yıllar sürdüğünü belirterek, ”Bosna’da savaş vardı. O dönemde Malezya’da bulunan Boşnaklar, bir nevi yetim gibiydik. O bizim bababımız olmuştu” dedi.


Foço, Davutoğlu’nun Türk dış politikasında doğrudan etkili olmaya başladığı 2002 yılından bu yana yaşanan olumlu gelişmelerin, Bosna Hersek’te de hissedildiğini belirterek, ”Türkiye ekonomik ve siyasi anlamda ne kadar güçlü olursa, bu Bosna Hersek’i de olumlu etkiliyor” diye konuştu.


”Davutoğlu bizim mentorumuzdu, bugün de mentorumuz olmaya devam ediyor” diyen Foço, ”Onun, dünya üzerindeki en yoğun dışişleri bakanı olduğunu düşünürsek, çok sık olmamakla birlikte hala görüşüyoruz. Saraybosan’ya ne zaman gelse, danışmanları aracılığıyla bize haber gönderir, vakti olduğunda oturup sohbet ederiz, ona akıl danışırız” ifadesini kullandı.


Davutoğlu ile yaşadığını bir anısını paylaşan Foço, şunları kaydetti:


”1993 yılı Mart ayında, 14 yaşındaki kız kardeşim Bosna’da devam eden savaşta yaşamını yitirmişti. Davutoğlu ile o dönemde Malezya’da bulunan Mustafa Ceriç, ailemle irtibat kurmam ve haberi babamdan duymam için çok çabaladı. Davutoğlu, bir sabah üniversiteye geldi. Beni çağırıp, ‘Hadi Edhem gel biraz gezelim’ dedi. Evine gittik, yemek yedik. Sohbet ederken, hayatımız boyunca bazı kayıplarımızın olabileceğini, bunu metanet ile karşılamamız gerektiğini söyledi. Daha sonra bana evimizin yakınına bir bomba isabet ettiğini ve kız kardeşimin yaralı olduğunu söyledi. Sonra, Ceriç’in evine gittik. Ancak telefonla Bosna’ya ulaşmak imkansızdı. Sonunda Davutoğlu, beni bir kenara çekerek, kız kardeşimin aslında bir önceki gün hayatını kaybettiğini söyledi. Bana o gün verdiği desteği ve teselliyi hiçbir zaman unutamam.”


”Bosna’ya yakından ilgileniyordu”


Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler eğitimi alan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi (IUS) Genel Sekreteri Emir Hacikaduniç de Davutoğlu ile tanışmasına, onun Bosna Hersek’e olan yakın ilgisinin neden olduğunu söyledi.


Davutoğlu’nun o dönem savaşın yaşadığı Bosna Hersek ile yakından ilgilendiğini anlatan Hacikaduniç, ”Bizimle sık sık konuşur, Bosna’daki en son gelişmeleri sorardı” dedi.


”Davutoğlu bizim babamız gibiydi” diyen Hacikaduniç, Davutoğlu’na dair şunları söyledi:


”Evimizden uzak, bir nevi sığınmacılar gibiydik. Ailemizden haber alamıyorduk. İşte bu zor günlerde o bizim ebeveynimiz olmuştu. Bizimle sohbet ediyor, bizi koruyor, bir ebeveyn gibi bizlere nasihatler veriyordu. O bize sadece uluslararası ilişkiler dersi veren bir hoca değildi. O bize yaşama dair dersler veriyordu. Nasıl sorumluluk sahibi, topluma faydalı birey olacağımızı öğretiyordu. Eğitimimizi tamamladıktan sonra ülkemize dönmemizi, ülkemiz için iyi işler yapmamızı tavsiye ediyordu.”


Hacikaduniç, Davutoğlu ile ilk tanıştığında özellikle tarih bilgisine hayran kaldığını anlatarak, Davutoğlu’nun bir Bosnalı’dan daha fazla Bosna tarihini, bir Saraybosnalı’dan daha fazla Saraybosna tarihini bildiğine dikkati çekti.


”Davutoğlu, akademisyen olarak kalsaydı, Türk dış politikası bir sınırda kalırdı” diyen Hacikaduniç, Davutoğlu ile birlikte Türkiye’nin dış politika vizyonunun da genişlediğini vurguladı.


Bir dönem Bosna Hersek’in Tahran büyükelçiliği görevini de yürüten Hacikaduniç, uluslararası ilişkiler ve diplomasinin her zaman ilgisini çektiğini ve bu alanda Davutoğlu’dan çok şey öğrendiğini belirtti. Hacikaduniç, Tahran’daki görev süresi boyunca Davutoğlu ile kimi zaman Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliğinde, kimi zaman da düzenlenen çeşitli uluslararası konferanslarda bir araya geldiğini aktardı.


”En önemli iki özelliği; bilgili ve adanmışlık”


İslam Hukuku eğitimi almak üzere Malezya’ya gittiği 1990′lı yılların ortalarında, o dönemde orada çalışan Davutoğlu ile tanıştığını anlatan Saraybosna Üniversitesi İslam Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Alibaşiç de Davutoğlu’nda ilk fark ettiği iki özelliğinin ”bilgili ve adanmışlık” olduğunu söyledi. Davutoğlu’nun bu iki özelliği ile kariyeri boyunca dersine giren onlarca akademisyenden ayrıldığını anlatan Alibaşiç, bu nedenle Davutoğlu’nun üzerinde en fazla etki bırakan hocalarından biri olduğunu kaydetti.


Alibaşiç, Davutoğlu’nun kendisi için bir hocadan çok ”örnek aldığı bir şahsiyet” olduğunu belirterek, ”O, üzerimde çalıştığım konulara farklı bir yaklaşımla bakmamı sağladı. Medeniyetlerin başarılarına ve başarısızlıklarına farklı bir gözle bakmamı sağladı” dedi.


Davutoğlu’nun sahip olduğu üç önemli özelliğin, onun başarılı bir başbakan olabileceğinin göstergesi olduğunu anlatan Alibaşiç, sözlerini şöyle tamamladı:


”Davutoğlu, İslam dünyası, uluslararası ilişkiler, ekonomi, siyaset ve tarih konularında inanılmaz bilgisi olan biri. Davutoğlu, her zaman işbirliğine açık olan biri. Hiçbir zaman kendini diğerlerinden büyük görmeyen, kendine düşman edinmeyen biri. Her zaman sevilen biri oldu. Son olarak da Davutoğlu, çok çalışan biri. İşte bu üç özelliğinin onun başarılı bir başbakan olacağının garantisi olduğunu düşünüyorum.”



Boşnak öğrencileri ''Hoca Davutoğlu''nu anlattıBoşnak Öğrenciler, Davutoğlu, Malezya Uluslararası İslam Üniversites

İzmir konserlerle coşacak

83’üncü İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında gerçekleştirilecek konserlerle, Fuar ziyaretçileri coşacak. 30 Ağustos-7 Eylül 2014 tarihleri arasında Kültürpark, yeraltı otopark üstü çim alanda düzenlenecek konserlerle İzmir’e yıldız yağacak.


İZFAŞ tarafından organize edilecek konserlerde; Turkcell sponsorluğunda, 30 Ağustos Cumartesi günü Murat Dalkılıç, 31 Ağustos Pazar grup Seksendört sahne alacak. 1 Eylül’ün dünya barış günü olması nedeniyle, İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde 1 Eylül Pazartesi günü Ezginin Günlüğü özel konseri gerçekleştirilecek.


Çocukların unutulmadığı Fuar çim konserlerinde Tansaş sponsorluğunda 2 Eylül Salı günü Pepee sevenleriyle buluşacak. Tansaş sponsorluğunda 3 Eylül Çarşamba günü Yüksek Sadakat ve 5 Eylül Cuma Yalın fuara renk katacak. 6 Eylül Cumartesi günü Magnum 25. Yıl Lamborghini çekilişi Fuar’dan yapılacak. Aynı gün Algida sponsorluğunda, Yeni Türkü konseri gerçekleştirilecek.Fuarı’n son günü, 7 Eylül Pazar günü ise Altınordu sponsorluğunda; İrem Derici sahne alacak. 83’üncü İzmir Enternasyonal Fuarı müzikseverleri müziğe doyuracak.


FUAR ÇİM KONSERLERİ


Tarih: 30 Ağustos – 7 Eylül 2014Yer: Yeraltı Otopark Üstü Çim Alan – KültürparkSaat: 21.30 // *Ücretsiz


Program:


30 Ağustos Turkcell Sponsorluğunda; “Murat Dalkılıç”31 Ağustos Turkcell Sponsorluğunda; “Seksendört”1 Eylül Dünya Barış Günü Konseri: “Ezginin Günlüğü”2 Eylül Tansaş Sponsorluğunda; “ Pepee Gösterisi”3 Eylül Tansaş Sponsorluğunda; “Yüksek Sadakat”5 Eylül Tansaş Sponsorluğunda; “Yalın”6 Eylül Magnum 25. Yıl “Lamborghini Çekilişi” – saat, 20.30Algida Sponsorluğunda; “Yeni Türkü”7 Eylül Altınordu Sponsorluğunda; “İrem Derici”



İzmir konserlerle coşacak83’üncü İzmir Enternasyonal Fuarı, İzmir, konser, Kültürpark, yildiz

Gazze için "bir kova kum kampanyası"

ALS hastalığını gündeme getirmeyi amaçlayan ve dünyada hızla yayılan ‘bir kova buz’ etkinliğinin ardından Konya’da AK Partili bir grup, İsrail’in saldırılarına maruz kalan Gazze’deki Filistinlilerin dramına dikkati çekmek için başlatılan ‘bir kova kum kampanyası’na destek verdi.


AK Parti Karatay Gençlik Kolları Başkanı Muhammed Said Çelik, özel bir yurdun bahçesinde yaptığı basın açıklamasında, İsrail’in Gazze saldırılarında enkaz altında kalan masum sivillerin dramına dikkati çekmek için bir araya geldiklerini söyledi.


İHH Gazze Temsilcisi Mehmet Kaya’nın, Gazze’de yıkılan binanın önünde başlattığı bir kova kum dök kampanyasına destek verdiklerini aktaran Çelik, uluslararası kamuoyunun Gazze’de yaşananlara kayıtsız kaldığını vurguladı.


Gazze’de İsrail saldırılarında yıkılan binaların enkazı altında yüzlerce masum sivilin kaldığına işaret eden Çelik, şöyle konuştu:


‘Bu saldırılarda çocukların, kadınların ve masumların sesini duymayan; bürokratlar, sanatçılar ve tanınmış simalar, sanal ortamda başlatılan bu kampanyaya destek vermek için birbiriyle yarışmaktadır. ALS hastalarına Allah’tan şifa diliyoruz. Fakat Gazze’de uygulanan katliamını da insanların görmelerini istiyoruz. Gazze’ye sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Saldırıların neden olduğu enkazların altında can veren Filistinli kardeşlerimizin acısını hissetmek mümkün değil ama en azından bu katliama dikkati çekmeyi hedefliyoruz.’


Çelik, milletvekillerini de kampanyaya bir kova kumla destek vermeye çağırdı. Açıklamanın ardından grup üyeleri, kovaların içinde bulunan kumları başlarından aşağı döktü.



Gazze için "bir kova kum kampanyası"AK Partili, Bir Kova buz, Bir Kova Kum Kampanyası, destek, Dram, gazze, Konya

İngiliz gençler IŞİD'in ağına nasıl çekiliyor?

Amerikalı gazeteci James Foley’nin terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından infaz edilirken çekilen görüntülerdeki militanın İngiliz aksanıyla konuşması, İngiltere’de akıllara ‘İngiliz gençler IŞİD’e katılmayı neden isteyebilir?’ sorusunu getirmiş, hükümete de sayıları giderek artan bu gençlerin artık şiddet eylemlerine katılmalarının engellenmesi gerektiği yönünde mesajlar gönderilmişti.


AB Radikalleşme Farkındalık Ağı’nın (RAN) Yabancı Savaşçılar Çalışma Grubu Başkanı ve St. Andrew’s Üniversitesi’nin Terörizm ve Siyasal Şiddet Merkezi eski Direktörü Dr. Magnus Ranstorp, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, Ortadoğu’daki şiddet eylemlerinde yer alma arzusuyla Suriye ve Irak’a seyahat eden İngiliz vatandaşlarını motive eden birçok etken olduğunu belirterek ‘Suriye’deki insani kriz sebebiyle Müslümanlar, diğer Müslümanlara yardımcı olmayı zorunluluk olarak görüyor. Bu değişken ve duygusal bir bakış açısı, ahlaki yönü zorlayıcı bir açı’ ifadesini kullandı.


Ranstorp, ‘Bölgedeki aşırıcı eylemlere katılmanın arkasında ideolojik sebepler ve dini boyut da yer alıyor. Bu sadece öylesine bir çatışma değil, bu etiyolojik bir savaşın parçası. IŞİD ‘kıyamet günü geliyor’ diyor. Böylece bunun bir parçası olan IŞİD’e, son savaşta yer almak için kim onlara katılmak istemez diye düşünülüyor. Son olarak, tabii ki katı şeriat kanunu temelli İslam devleti kurma fikri bu kişileri motive ediyor’ diye konuştu.


Bath Üniversitesi’nden Terörle Mücadele ve Siyasal Şiddet Uzmanı Dr. Rizwaan Sabir de IŞİD’in eylemlerinde yer almak isteyen kişilerin ‘macera arzusundan kahramanlığa, övünmekten hayatta bir amaca ulaşmaya kadar birçok farklı sebebi’ olduğunu vurguladı.


Rizwaan, örgütün bazı İngiliz gençler üzerindeki etkili olan propaganda faaliyetlerine ilişkin olarak, ‘Yabancılar, örgütü, IŞİD’in hızlı ilerleyişi bakımından uluslararası ilişkilerde büyük bir oyuncu olarak görebilir. Böylece modern tarihi yazan bir hareketin parçası olmayı arzulayabilirler’ dedi. 


Tam sayı bilinmiyor


Dr. Magnus Ranstorp da coğrafi konum ve ulaşım kolaylığı sebebiyle Ortadoğu’daki aşırıcı eylemlere katılımın Avrupa’dan daha yoğun olduğunu belirterek ‘Avrupa genelinde Suriye veya Irak’a seyahat edenlerin muhtemelen en fazla Belçika’dan gittiğini söyleyebilirim. Belçika’nın sadece 11 milyonluk nüfusu var. Belçika’dan 300′den fazla, Danimarka’nın da 5 milyonluk nüfusundan 100′den fazla kişinin gittiği söyleniyor. İngiltere’ye bakarsak, 60 milyondan fazla nüfuslu ülkede 600′den fazla kişinin Suriye ve Irak’a savaşmaya gittiği düşünülüyor’ diye konuştu.


İngiltere Başbakanı David Cameron, haziranda 400 kadar İngiliz vatandaşının Suriye’deki çeşitli gruplar adına bu ülkedeki çatışmalarda yer aldığına inandıklarını söylemişti.


Londra polisinden alınan verilere göre, bu yıl nisan-haziran döneminde Birleşik Krallık genelinde Suriye ile bağlantılı toplam 29 gözaltı yapıldı. Bu Suriye bağlantılı gözaltılar ‘terörist finanse etmek, terörist eylemler planlamak ve terörist eğitim kampına katılmak’ suçlarından gerçekleşti. Polis, 2013 yılında Suriye bağlantılı 25 gözaltı yapıldığını kaydederken, 2014 yılının ilk yarısında bu sayının 69 olduğunu bildirdi.


Londra King’s College Üniversitesi’ne bağlı Uluslararası Radikalizm Çalışmaları Merkezi (ICSR) uzmanları, geçen nisanda yayımladıkları bir araştırmada, Suriye’de şiddet eylemlerine katılan ortalama 11 bin kadar yabancının bulunduğunu, bunun 2 bin 800 kadarının ise Batılı olduğunu tahmin ettiklerini açıklamıştı.


‘Daha yumuşak yaklaşım’


Dr. Ranstorp, aşırıcılıkla mücadelede hükümetlerin baskıcı önlemlere büyük güven duyduğunu vurgulayarak ‘Yeni yasalar üzerinde çalışıyorlar ancak evlerine dönen bazı aşırıcıların, savaşçıların topluma kazandırılması için, en azından saldırgan olmamaları için daha yumuşak yaklaşımlarla harmanlanmış değişikliklere ihtiyaçları var’ değerlendirmesinde bulundu.


Amerikalı gazeteci Foley’nin IŞİD terör örgütü tarafından boğazı kesilerek öldürülürken çekilen görüntülerinin İngiliz hükümetine ‘Bakın biz sizin aranızdayız, biz İngiltere’den geldik, biz İngiltere’ye erişebiliyoruz’ mesajı verdiğini kaydeden Ranstorp, İngiltere’nin diğer Avrupa ülkelerine göre daha farklı bir pozisyonda olduğunu ve bu nedenle bu aşırıcılıkla mücadele edebilmek için hükümetin yerel sivil toplum konusunda çaba göstermesi gerektiği tavsiyesinde bulundu.


‘Yeni yasa değil, topluma kazandırma gerekli’


Foley’nin infaz görüntülerini takiben İngiliz siyasiler arasında potansiyel teröristlerin vatandaşlıktan çıkarılmaları ile pasaportlarına el konulması gibi uygulamaların getirilmesi ülke gündeminde geniş yer buldu. İçişleri Bakanlığı, konu üzerinde çalışma yürüttüğünü hatırlatırken, yurt dışındaki şiddet eylemlerine katılmayı planlayan kişilerin seyahatlerinin engellenmesi için mümkün olan en etkili önlemlerin değerlendirildiğini bildirdi.


Terörle Mücadele ve Siyasal Şiddet Uzmanı Dr. Sabir, İngiliz hükümetinin aşırıcılıkla baş etmek için yeni yasalara ihtiyacı olmadığını vurgulayarak ülkenin halihazırda sağlam ve geniş kapsamlı terörle mücadele yasaları bulunduğunu, bunların, polis ve güvenlik güçlerine zaten şüpheli gördükleri kişilere karşı önceden harekete geçme izni verdiğini ifade etti.


AB Radikalleşme Farkındalık Ağı’nın (RAN) Yabancı Savaşçılar Çalışma Grubu Başkanı Dr. Ranstorp de gelecek dönemde hükümet yetkililerinden benzer yasa değişikliği önerilerinin geleceğine dikkati çekerek ‘Ancak önemli olan bu kadar ileri gitmeye gerek olup olmadığının sorgulanması. Harmanlanmış bir stratejiye ihtiyaç var. Evet bu konuda katı olunmalı ancak bir destek ağı üzerinden ailelere yardımcı olunarak aşırıcıların topluma kazandırılması için yerel çalışma yürütülmesi gerekli’ dedi.


Ranstorp, evlerine dönecek yabancı savaşçıların oluşturduğu güvenlik tehlikesiyle ilgili ‘Avrupa’da uygulamak üzere planladıkları birkaç komplo önceden saptanmıştı ancak IŞİD şimdilik daha çok bölgedeki eylemlerine yoğunlaşıyor. Batı’nın müdahalesiyle ve zaman içerisinde bu Batı için ikilem yaratacak. Eğer Batı askeri müdahalede bulunursa o zaman IŞİD terörün Batı’ya taşınmasına odaklanacak. Hükümetler kararlarını verirken çok dikkatli olmalı’ ifadesini kullandı.


Bu arada tartışmalara neden olan ‘terör şüphelilerinin İngiliz vatandaşlığından çıkarılması’ önerisi geçen nisan ayında İngiliz parlamenterler tarafından oybirliğiyle kabul edilerek hükümetin göçmenlik yasa tasarısında yapmak istediği değişiklikler arasında yerini almış, tasarı Avam Kamarası’ndan geçerek Lordlar Kamarası’nın oylamasına sunulmuştu. Ancak öneri, Lordlar tarafından ‘diktatörler ve zorbalar tarafından uygulanan bir yaklaşım’ olarak eleştirilerek reddedilmişti.



İngiliz gençler IŞİD'in ağına nasıl çekiliyor?ingiltere, IŞİD, mücadele, önlem
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...